Uşak Tren İstasyonu |
Her evimizde kendisine ait bir odası, yatağı, masasının üzerinde sümeni, çalışma notları, bol kırtasiye malzemesi ve bir yığın dosyalar olurdu. Sürekli çalışırdı ve biz çocukluğumuzu o sessizliğin içine çoktan teslim etmiştik. Evin içinde küçük, fısıltıya benzer bir sesle iletişim kurardık. Odalarımızda ise izin verildiği kadar özgürdük. Gizlice bahçeden anneme yardım bahanesiyle çamaşırların içine saklayarak odamıza kaçırdığımız yavru kedilerin miyavlamaları duyulmasın diye sürekli öksürürdük. Kedicikler bizim için neşe kaynağı oluyordu.Hatta bir gün ölen kedimize cenaze töreni yaptık ben ve küçük kız kardeşim bütün gece gözyaşlarına boğulduk.Ama babamın bize seyrettirdiği dayak sahneleriyle çok daha fazla kahroluyorduk.
Babam mesleğinde dürüst ve sert bir hakimdi. O zamanlar idam cezası vardı. Üç –dört kalem kırdığını annemden duymuştuk.Bir gün okuldan geldiğimizde Uşak'a tayin olduğumuzu duyduk.Trenle gidecektik Uşak’a…İstasyon babamı yolcu etmeye gelmiş Çumra halkı ile dolmuştu, gururlanmıştım ama babamın bizi neden müstakil evlerde oturttuğunu anlamıştım. Kimse onun evinde de bize cezalarla dolu bir hayat sunduğunu bilmiyordu. Üstelik beraati olmayan, işlenmemiş suçların cezaları.Tek kadersizliğimiz ondan olmaktı.
Kasaya dizilmiş meyveler gibi kompartımanda uygun görülen yerlerimize oturmuştuk. Masmavi gözlerinden gözlerimizi kaçırmaya çalışarak denileni harfiyen yapıyorduk. Bize “Yeni bir şehre gidiyoruz. Görevim nedeniyle tüm arkadaşlarınızdan haberim olacak, evden çıkış ve giriş saatleriniz denetimde olacak ve ne olduğu belirsiz kimselerle asla arkadaşlık kurmayacaksınız”…ve buna benzer bir dizi nutuk atmıştı. Kompartımandan kendimi dışarı atıp camdan başımı çıkarıp, o hür rüzgarların yüzüme çarpmasına o kadar ihtiyacım vardı ki… Ben dik başlı tek çocuğuydum. “Bizi neden kompartımana hapsediyorsunuz?” dememle suratımda patlayan tokadın sesi birbirine karıştı. O yaşımda intikam sözü verdim yüreğimin incinen her hücresiyle…
Uşak’taki hayatımız başlamıştı. Yine müstakil evler… Aslında bir sürü oda hoşuma gitmeye başlamıştı. Ama o dönemden başlayarak babamın büyük odasına, kendi masasının dışında bir ikinci masa kondu. Artık gün akşama dönünce derslerimize ait tüm gerekenleri alıp masada belirlenen yerlerimize oturup, babamın gözetiminde çalışmaya başlamıştık. Her akşam kısa bir konuşma yapardı. Genelde buna benzer ya bir fazla ya da bir eksik."İstediğiniz konuda bana soru sorabilirsiniz ama şunu bilin ki başarılı olmamak, hastalık dışında devamsızlık gibi bir şansınız yok... Ailenize layık bir yaşam sürdüreceksiniz”. "Evet baba, tabii baba." diyerek çalışmaya başlıyorduk.
Ağabeyim hariç hepimiz çalışkandık. Abimin yediği dayaklardan aptallaştığından şüphe ederdi annem. Gençti ve kanı kaynıyordu. Babam beşte evde olurdu. O sıralar abimden başka bir takıntısı yoktu sanki. Saatinde eve gelmediği zaman onu alt kata çeker odunla döverdi. Kulaklarımı tıkayıp çok sevdiğim abimin aldığı maddi ve manevi yaraları, hüngür hüngür ağlayarak düşünürdüm. Ne annem durdurabilirdi onun dayak atmasını, ne de çok değer verdiği ablam…
Ece Evren 09.07.2016
Her bir çocukluk apayrı bir hikaye, değil mi?
YanıtlaSilEvet canım.Birbirinden ayrı hanelerde kim bilir daha neler yaşanır ve biz bunları bilemeyiz.Hayat böyle gizemli bir süreç...
SilYaşadıklarının çok ufak bir kısmını dinlemiştim Ece abla ki o kısımları bile bana çok ağır gelmişti. Kur'an'ı yazmak, onu anlamak anlamına gelmiyor ne yazık ki. Gerçekten böyle insanların olduğuna inanmak istemiyorum, bu kadar da olamaz diyorum ama oluyor işte. Tüm olumsuz yaşantılara karşın, ne kadar kötü etkileri ve düşünceleri hala taşıyor olsan da sığındığın şeyin sevgi ve anlayış olması, ben böyle olmayacağım diyerek dimdik durman gerçekten bende derin bir saygı uyandırıyor. Özellikte çocuklukta yaşanan travmatik nitelikli olaylar, geçmişte kaldı denilerek unutulmuyor, hayatı boyunca eşlik ediyor insana. Bizlerle bunları paylaşman da çok önemli, çok değerli benim gözümde. İnsan sormadan edemiyor bazen, haşa isyan olmasın ama, "Neden?" demeden de olmuyor. Bazı şeyleri anlamak çok güç, çok karmaşık...
YanıtlaSilBeni anlıyorsun, hala hayata tutunma azmimi ve sevmekten asla vazgeçmediğimi de.Yorumun benim hem gözlerimi doldurdu, hem de gerçekten sizleri tanıdıktan sonra küçük de olsa bu pencereyi iyi ki açmışım diye düşündürdü.Zira benim sığınağım oldu burası.Bunları sizlerle paylaşmam benim için çok önemli.Aynı zamanda bu travmadan kurtulmak istiyorum. Akıttığım gözyaşları belki içimdeki zehri de alır.Sevgilerimle oğlum.
SilOlamaz bu kadar! Of ya, ne demek insanın evladını odunla dövmesi:(((ay Ece'ciğim sen, annen ve kardeşlerin neler yaşamışsınız, nasıl dayanmışsınız:(((( kusura bakma ama nefret ettim rahmetli babandan...:( film olur inan bu yaşadıkların...:(
YanıtlaSilMaalesef ben de affedemiyorum.Arenada zorla oturtulan ve sevdiklerine işkence yapılırken zoraki seyircilerdik adeta.İşte okumanın yararı nedir diye sormak gelir hep içimden.Cevabını net bulamam.Zira kitaplarını sanırım bizden daha canlı ve ilgiye değer görüyordu.Sağol yorum için kardeşim.
SilDevamını ilgiliyle merak ediyorum.Su gibi akıp giden bir kaleminiz var :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim canım.Zaten ara verirsem olmaz.Bu her gün bir bölüm.Sevgiler.
SilAbin için çok üzüldüm ablacım =( Çocukken yaşanılan travmalar hiç silinmiyor değilmi?
YanıtlaSilZehra'cığım.Abimi o kadar severdim ki, o halinden sonra erkeklik gururu kırıldığı için yanına gidemezdim, o bana gelir sarılırdık ağlayarak. Silinmedi, silemiyorum.Ama bu defa kurtulmam lazım.Sevgilerimle kızım.
SilAblacığım, gözlerim dolu dolu okudum. Kalemine ayrıca hayran kaldım. Sanki sen değil de bir başkasıymış yaşayan gibi nasıl şeffaf yazabilmişsin. Çocukluğumuzda aslında tüm hayatımızın temelleri atılıyor. Yazıktır ki, yaşadığımız kısır döngülere genellikle ebeveynlerin hataları damgasını vuruyor. Sevgilerimle,
SilHoş gelmişsin Medine kızım.Teşekkür ederim.Çocukluk hep güzellikleri, mutlulukları hak eder.Ama olmayabiliyor demek ki.Çok sevindim yorumuna.Paylaşımlarda görüşmek dileğiyle yavrum. Sevgilerimle :)
SilOkumaya devam ettikçe ağlama sınırına biraz daha yaklaşıyorum, Ece Abla o kadar güzel yazıyorsun ki sanki her şey gözlerimin önünde olup bitiyor ve ben hiçbir şey yapamıyorum gibi hissediyorum. İnsanlar keşke bu kadar bencil olmasa, sadece anne babalar değil, her insan birbirine fark etmeden ömürlük zararlar verebiliyor, zedeliyor hayatını. Kimsenin kimseye bunu yaşatmaya hakkı yok. Özgürlük hissi çok başka, hepimizin hak ettiği de bu. İnsanların birbirini sevmeyi ve saygı göstermeyi öğrendiği gün her şey çok güzel olacak.
YanıtlaSilEvet düşüncelerinde tamamen haklısın kızım.Sahiplenip acımı, müdahil olma isteğin senin ne kadar empati sahibi olduğunun kanıtı.
SilOk yaydan çıkıp hepimize yapacağını yaptı seneler evvel.Ama bu yapıda olan bir kişiyi bile bu hikayeyi hasbel kader okuyup, yaptığının ne kadar kötü olduğu konusunda uyarmış olabilirsek ne mutlu bize.Sevgiler kızıma.
Okumuş kültürlü bir insanın bu hale gelmesi çok kötü,dedenizin tutumunun bir eseri sanki ailesine olan öfkesini hep sizlere kusmuş:((
YanıtlaSilEvet acısını bizden çıkartmış, ben de öyle düşünürüm zaman zaman.
Sil