Atlar |
Ecele Beş Kala
Çetin, anne ve babasıyla yaşamaktan çok sıkılmıştır artık. Askere hangi senelerde gitti, anlattıysa bile hiçbir şey hatırlamıyorum. Askerlik derdi de olmadığına göre şimdi de polis olmayı takmıştır kafasına. İlerde eşine "Sırf macera tutkumdan dolayı polis oldum" der. Kararı uygun görülür ve tek yapması gereken zor şey Ayten’le vedalaşmaktır. Hakikaten de zor olur. Çok ağlarlar. Kayseri’ye gidecektir. Polis okulu bitince tekrar buluşmaya söz verirler. Ama bir daha hiç görüşemeyeceklerdir. Ayten parlak bir yıldız gibi geçer gider Çetin’in hayatından. Çetin hastalığının ölüme doğru hızla yol aldığı ve eşi, (yani ben) kendisinden artık nefret ettiğini sebepleriyle söylediği ve çok yalnız hissettiği günlerin birinde azmeder ve telefonunu bulur Ayten hanımın. Dertleşirler, buluşmak için randevulaşırlar. Eller maziye uzanmış, fakat tutmalarına izin verilmemiştir. Ve eşi üstelik ona hakaretler eder. Son umudu da tükenmiştir. Hastalık karısını, çocuklarını ve geçmişinde affedilmez hatalar yaptığı için asıl kendisini ezip geçmiştir. Yıl 1998
Okulu bitirdikten sonra karakol polisi olarak İskenderun’a tayin edilir. Eğlence sektörü potansiyel bir şehirdir. Hemen her gün bir aksiyon olduğunu anlatırdı bana, erkek arkadaşına anlatırcasına. Polis olmaktan çok mutludur. İsrail’e gemi polisi olarak gitmiş, kısa sürede birçok anıları olmuş… Görevli olarak gittiği bir sirkte sıra atlarla gösteriye gelince, polis olup her yere girmenin avantajıyla piste dalar ve mustangin (huysuz at) üstüne ani bir kararla atlar, birden kendini yere çakılmış olarak bulduğundan kahkahalarla söz ederdi. Gülünmeyecek gibi değildi, ben de çok gülmüştüm. Bir sürü idari cezalar aldığını, onca seneler sonra arkadaş gruplarıyla yaptığımız toplantılarda marifetmiş gibi büyük bir keyifle anlatırdı.
Polisliğinin ilk senelerinde İskenderun’da görevli iken, bir gece telsiz anonsundan; bir pavyon kadınının içkili bir şekilde, aşırı ısrarla sürücüden faytonu gasp edip, kordonda adaba aykırı giyim ve tarzda naralar atarak ve atları üst üste kamçılayarak tur attığı haberi karakola ulaşır. Cengaver Çetin, hemen olay yerine gidip, bir diğer faytonla kadına yetişip yanına atlar ve onu alıp karakola götürür. Gereken uyarılar mutlaka yapılmıştır ama Çetin bu aykırı kadından hoşlanmıştır. Bir süre ilişkileri sürer ve diğerleri. Bunları seneler sonra bana anlattıkça nefret ve kıskançlık tohumları serper adeta üstüme. Bir gün sorduğum soruya aldığım cevaptan sonra (istisnalar hariç tabii ki) erkeklere güvenim tamamıyla yok olma evresine girmişti bile. Sorum şuydu ‘O kim bilir kaç kişiyle ilişkiye giren kadınlardan mikrop kapmaktan hiç korkmadın mı?’ Aldığım cevap benim ondan soğumamın miladı oldu "Limon sıkıyorduk". Yaşım yirmi civarı ve ben şok olmuştum.
Artık sözlerin bittiği yerdeydik. Ben Konya'lıydım. Tercihim olmasa da mutaassıp yetiştirilmiştim. Kafam almazdı böyle şeyleri. Babamın, duruşma bitip de aldığı hükmü bildirmesi gibi, gereği tarafımdan düşünülüp karar verilmişti. Ölene kadar da temyizden dönmedi. Ömrüm boyunca çeşitli şekillerde acısını çıkarttım ondan. Çünkü benim kendime olan güvenimin tamamına yakınını yitirmeme neden olmuştu.
Yaptığı aşırılıklarından sonra Uşağa tayin edildi. Almanya’dan da sürgün edildiğini söylemişti bana. Ama anlattıklarının hangisi doğru, hangisi yalan bilemiyordum ve ne amaçla bunları anlattığını da. Almanya’dan dönmeden bol miktarda hapşırık tozu almış. Kendi kafa yapısındaki arkadaşlarıyla sinemaya gittikleri bir gün, niyetlerinin bambaşka olduğunu anlatır bana; sanki o anı yaşarcasına keyiflenerek. Arkadaşlarıyla salondan değil, uygulamalarının gerekliliğinden balkondan biletler alıp, herkes huşu içinde filmi seyrederken bu tozu aşağıya boca ederler. Hapşırık tufanı başladığında biraz da kendileri nasiplendikleri için çok zevkli anlar yaşarlar. Daha neler... Hatırlamak zor ama bana komik geldiğinden aklımda kalmış olmalı.
Gelelim onunla karşılaşana kadar benim yaşamımın küçük bir özetine. Küçüklüğümü ne hatırlamayı ne de dört dörtlük anlatmayı hiç tercih etmem. Burada da belli bir yere kadar bahsedeceğim zaten. Çünkü mutlu bir ailede yaşamıyordum. Babam Ağır ceza reisi idi. Çok sert mizaçlı bir insandı.
Ev sanki mahkeme salonu, suçlular genelde anne ve bazen de çocuklar olurdu. Baba hem savcı hem hâkimdi. Mesnetsiz suçların savunma hakkı asla yok, sonuç ise yargısız infazlar. Odadan annemin onun darbeleri karşılığında çıkan zayıf zayıf inlemeleri, bazen de zavallı ağabeyimin sırtında kırıldı kırılacak hale gelen odunların yüreklerimizi acıtan sesleri.
Kimi tokatla kurtulur, kiminin ensesinde son bulan şaplaklar. Bunlar olmadığında eve genel bir sessizlik hâkim. Sesli konuşmak, aşırı gülmek, neşelenmek hep masasına vurduğu bir iki eklem darbesiyle anında son bulurdu.
Gergin bir yaşam, yaşama tam tekmil dâhil olamayan çocuklar. Babalarının odasında bir masada, her gece onun sık sık üzerlerinde gezen, gezmese bile varlığı hissedilen gözlerinin önünde, tık çıkarmadan ders çalışırken, kim bilir kurdukları ve giderek zayıflayan nice hayalleri.
Salon radyosu, salonda değil onun odasındaydı. Bir sistem oturtup, odalarımıza monte edilen hoparlörlerden, onun uygun gördüğü programları zaman zaman dinletiyordu. Bu bazen yurttan sesler olurdu, bazen radyo tiyatrosu. Bazen hafif müzik, bazen de Türk sanat müziği. Ya da mutlaka yararlı bir söyleşi.
Bugünlerde arkadaşımla önemli sayıda eser dinlerken hepsini hatırlıyor, eşlik edecek kadar da vakıf olduğumu keşfediyorum. O da şaşırıyor "Türk Sanat Müziğine ilgin olduğunu bilmiyordum" diyor. Ben ise bu tür müziği sevdiğimi daha yeni yeni fark ediyordum.
6.Bölüm sonu
Ece Evren/İstanbul
"Geçmiş hatalarla doluysa eğer, gelecek kayıplardan ibarettir." Bu deyişe ben de yürekten katılıyorum sevgili Ece.
YanıtlaSilBu aralarda seri yazıları çok rahat ve dikkatle izleyemiyorum. Umarım kitap olarak okuma şansımız olur.Anlatım dili öylesine güzel ki...
Sevgilerimle.
Sevgili kardeşim. Çok teşekkür ederim. Önce Kara Pazarlar romanımı yeniden düzenliyorum. Yayın eviyle anlaşmamı feshettim. Belki bu da olabilir. Selam ve sevgilerimle :)
SilOf Yarabbi! O pislik kadınlarla her haltı yapıp bir de anlatmış ha! Yuh yani:( Yazıklar olsun:( çok çektirmiş sana ablacım, inan çok üzüldüm tüm bölümleri bugün biriktirip, toplu okudum, hepsinde de çok üzüldüm. :( Ama sen yeniden hatırlayıp üzülme e mi? Olmuş,bitmiş...kader..yapacak bir şey yok:( Allah bundan sonra mutlu etsin hep seni.
YanıtlaSilSevgilerimle:)
Canım, o günler zordu gerçekten. Ama ben hâlâ zorluk peşindeyim galiba :))) Yok canım, üzülmüyorum. Geçti gitti. Sen de hep mutlu ol canım benim. Sevgiyle kucaklıyorum seni :)))
Silgerçekten o dönemlerde yaşamınız bir drammış..çok zor bi durum..bücürükveben dediği gibi kendinizi pek sıkıntıya vermeyin..geçmiş artık..ayrıca "Kara Pazarlar" kitabınızın olduğunu ben de daha yeni farkettim.. :) tebrik ederim..umarım başarılı olursunuz..
YanıtlaSilYıldırım. Hikaye boyunca beni yalnız bırakmadığın için çok teşekkürler. Aslında eşim de ben de aşırı sert babaların evlatlarıydık. Geçti gitti o günler ama ben oldum olası fazla duyguluyum. Şu günlerde mutlu sayılırım. Ama bazı şeyleri atlatmak bayağı zor oldu.
YanıtlaSilKitabımı yayıncıdan aldım. Blogda 'Romanımı Kaybettim Hükümsüzdür' yayınımda başına gelenler var. Şimdi o hikayemin de ikincisini Kara Pazarlara dahil edip, sayfa sayısı epey artmış olarak bir yayın evi ile anlaşacağım. Az kaldı o da hazır gibi. İlgin için tekrar teşekkürler. Huzurlu günler dileklerimle :)
"Romanımı Kaybettim Hükümsüzdür" yazınızı okudum,yorumda bıraktım..gerçekten çok sıkıntılı bi durum kitap yayınlatmak..umarım sorununuzu biran önce halledersiniz..
SilSağ ol, umarım Yıldırım kardeşim.
YanıtlaSilGerçekten çok güçlüymüsünüz Ece ablacığım.
YanıtlaSilSağ ol Hatice kardeşim. Ben sandığımdan daha çok hayata bağlıymışım meğer. İnan yeni anlıyorum. Sevgilerimle :)
SilO kadar sevgisiz bir ailede büyüyüp de yüreğinln tüm olanlara rağmen sevgi dolu olduğunu görmek çok şaşırtıcı Ece ablacım. Senin despot yetiştirilme tarzına karşın Çetin'in bu kadar rahat davranması uyum aşamasında hayli zorlamıştır.
YanıtlaSilÇok zorladı canım. Hatta ilk günlerde o kadar çok şaka yapıyordu ki, biz seninle anlaşamayız diye sert çıkmıştım. Ömrünün sonuna kadar çok çeşitli şakalar yapmaya, bazı olayları olmuş gibi anlatıp, çocuklarımı da şaşırtmaya devam etti. Çok yerinde bir tespitte bulunmuşsun :) Yorum için çok teşekkürler. Sevgilerimle kızım :)
Sil