Ecele Beş Kala 10.Bölüm

Genç Kız Bağlanmış
Genç Kız   

Ecele Beş Kala

Babam ve sadece geceleri içtiği rakısı. Küçüklüğümden beri bu manzaraya alıştığım için tabii geliyordu belki de. Eleştirilecek bir şey diye düşünmemişim hiç o zamanlarda. Zaten babamın her yaptığı ve söylediklerinin, bizler tarafından sorgulanması diye bir şey söz konusu bile olamazdı. Belki onu bir nebze yumuşatan bir şeydi. İyi ki içiyor mu demeliydik acaba? Şunu söyleyebilirim ki, bir insan duruşuyla bile bir yuvayı ancak bu kadar soğutabilirdi. O buzlu camdan görünen cismi her içmeye kalktığında, ardından yediği marul sesleri, beni ‘o da normal biri’ diye düşünmeye iterdi.  Ancak böyle biraz mutlu hissederdim.

Ben aşktan sarhoş olmuş bir şekilde aile efradına gözlerimi kapatmış, olanlardan sanki daha az etkilenir haldeydim. Tutkularımı hep aşk zannettiğimin teşhisini ancak bu yaşımda koydum. Ve hep tutkulu yaşadım. Eğer ailemin içinde mutlu bir çocuk olarak yaşasaydım tutkunun esiri olmaz mıydım ya da gerçek aşkın nasıl bir şey olduğunu anlama ve yaşama şansım olur muydu bilemiyorum. Ama tutkularım o kadar koordineli çalışıyorlardı ki, şu güne kadar hayatıma giren iki kişi de bana gerçek anlamda âşık olmuşlardı. Beni sevdiler ve onca kaprislerime, kıskançlıklarıma katlanıp beni idare ettiler. O günlerde de tutulduğum bu kişinin, benden on yaş büyük olmasına rağmen hayatının yönünü değiştirecek kadar başarılı olmuştum. Hâkim kızı olmam ona gurur veriyordu sanırım. Bunu anlamak zor değildi.

Erkekler fazla seçici davranmazlar genelde. Kel, kör ya da kaldırılabilecek engelleri görmediklerini çok kişi anlamış hatta teyit etmiştir. Ben bunların hiçbirinin farkında olmadan ilk kez ciddi ciddi bir erkeğe tutulmuştum. Fazladan bir şey yapmam ya da ne yapmamam gerektiğini bile bilmiyor, güdüsel davranıyordum. Neyin ne olduğunu çok sonra öğrenecektim. Karşımda feleğin çemberinden geçtiğini sezdiğim bir adam vardı. Tabii ben önceleri bu ne demek bilmiyordum.  Yakınlarımın onu öğrendikten sonra beni sorguya çektiklerinde söylediklerinden sadece biriydi. Lise birinci sınıfın ikinci döneminde tanımıştım onu. İlk dönem iftiharla geçmeme rağmen ikinci dönem zor kurtardım. Nedeni ise daha onu tanıdığımı fark edince annemi büyük bir üzüntü sarmıştı. Haklıydı kadıncağız. Bizim en ufak bir hatamız bile babam tarafından ona fatura ediliyordu. Babama söylemişti bu durumu, bir yandan da beni küçük küçük işlemeye çalışıyordu. Ben çok aykırılık yapıyor değildim. Sadece cama yapışmış bir vaziyette ona bakıyordum. Her hareketini incelemeye almıştım. Kıskanıyordum. Ömrüm boyunca da hep kıskandım. Aldatılmak benim için affedilmez bir suçtu. Çocuk denecek yaşta neler düşünüyormuşum böyle! Daha aramızda hiçbir şey yoktu ki, ne aldatılması? 

Kendi çapımda araştırmalar yapıyor, dedikodulara kulak kabartıyordum. Sadece herkesin dilinde olduğunu, bugüne kadar Uşağa böyle ilginç bir polis gelmediğini, çapkın olduğunu vs. Her duyduğum şey beni derinden yaralıyordu. Ablam ve ağabeyim İstanbul’dan tatil olur olmaz dönmüşlerdi. Ağabeyim maalesef Galatasaray Lisesi’nden belge alarak ayrılmış ve askere gitmesine karar vermişti babam. Bizim için yaz tatilleri pek bir şey ifade etmezdi. Ne ailecek bir yerlere giderdik, ne de böyle bir şeye ihtiyaç duyulur muydu onu dahi bilmezdik. Varsa yoksa Konya’ya bazen teker, bazen de ikişer ya da üçerli olarak yollanır, bağlardan başka bir yeri de görmezdik. Gördüğümüz göreceğimiz buydu ve bilmek zorunda olduklarımız; derslerin önemi, terbiyeli olmamız ve tutsaklıktı. Böyle gideceği de belliydi zaten. Ben kendi adıma çok sıkılmıştım.

Ablam ve ağabeyim yazın başında bir toplantı yapıp beni sorguya çektiler. Konuşulanların, onlarca ihtimal senaryolarını sıralamalarının arasında ağabeyimin şu sorusu beni çok güldürmüştü. “Abim, (bana öyle hitap ederdi) beyaz çorap giyiyor mu, sen onu söyle bana” Yani beyaz çorap tek ölçüydü sanki onun için. ‘Yok, galiba giymez, ayrıca çok güzel giyiniyor, tanırsın zaten.' Bayağı vazgeçirmeye çalıştılar beni. Kim dinliyordu ki onları. Sanırım bu görevi onlarla konuşurken daha samimiyetle anlatabileceğim ve sonrasında öğrenebilmek için babam vermişti. Benden anladıkları vazgeçmeye hiç niyetim olmadığıydı. Sonbahar geldi, ağabeyim askere gitmiş ve ablam da İstanbul’a dönmüştü. İşte baş başa kalmıştık yine babamla. 

9.Bölüm sonu

Ece Evren

16 yorum:

  1. Yeni bölümü görünce hemen geldim :) Ece abla yine çok güzel anlatmısın, kitap olsa bir solukta okurum. İki bölüm kaldı demiştin galiba, bir bölüm mü kaldı şimdi? Daha uzun olsa keşke.
    Erkeklerin dış görünümü önemli. Beyaz çorap giyiyorsa olmaz :))
    şaka bir yana, sonrası ne kadar çileli olursa olsun o anlar hep çok güzel anılar olarak kalıyor değil mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet Özlem'ciğim. O anlar güzellikleriyle hatırlanarak, hâlâ beni mutlu ediyor. Aslında yazabilirim daha. Az bir düşüneyim :)
      Evet ağabeyim haklıydı. Zaten beni üzen eşim değildi, sadece bazı beklenmeyen sürprizleriyle kaderdi. Olsun varsın.
      Teşekkürler kızım. Sevgiler sana :)

      Sil
  2. Lise bir yani 15 yaşında aşık olmuşsun, resmen çocukluk aşkı ama bu kadar gençken aşık olmak sanırım tüm dünya genelinde mutsuz sonuçlar getiriyor:( üstelik dedikodular, çapkınlık filan da ayyuka çıkmış ah kader ablacım..kalemine sağlık:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet Müjde'ciğim. O yaşta evlilik mi olur? Ah birinden biri etkili olsaydı üstümde :(
      Babamın ani ölümü hepimizi savurdu. Sağ ol yorum için canım. Sevgilerimle :)

      Sil
  3. "Tutkularımı hep aşk zannettiğimin teşhisini ancak bu yaşımda koydum."
    Geçmişe dönüş bazen ne çok şey anlatır insana...
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Makbule kardeşim. Geçmiş gerçekten bugünün nasıl geçeceğinin yapılandığı bir evre. Ama inan bunu ilk defa bu yazıyı yazarken fark ettim. Selam ve sevgilerimle canım :)

      Sil
  4. Merhaba Ece Abla,
    Şu sıralar yoğun olduğum için blog işlerine gerektiği kadar vakit ayıramıyorum. Ecele Beş Kala serisini geldiği yere kadar okudum. Hikayenin devamını da merakla bekliyorum. Yaşanmışlıklardan öğreneceğimiz çok şey var, bunları bizimle böylesine güzel bir anlatımla buluşturduğun için de ayrıca teşekkürler. Selamlar, sevgiler. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Serhat. Tabii oğlum, hayat tüm hızıyla devam ediyor. Sizler gençsiniz ve uğraşlarınız ona göre yoğun olur. Vakit bulunca okursun oğlum. Yorumun çok güzeldi. Teşekkürler oğlum. Benden de selam ve sevgiler :)

      Sil
  5. bu bölüm,nedense bana daha çok "ah erkekler!" dedirtti.. :) yazıda erkeklerin ağırlığını hissettim sanki.. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet şimdi dönüp tekrar okudum, öyle olmuş Yıldırım. Ama sitem değil tabii, erkeklerin tabiatı başka, bizimki başka. Elbet babamın sert olmasında da eğer araştırılsa idi nedenler ortaya çıkabilirdi. Ama babam değişir miydi? Sanmam. Benim anlamadığım bu sert insan neden beş çocuk istedi ısrarla ?

      Sil
  6. Beyaz çoraba abim acaba hangi anlamı yüklemiş de sormuş?Hem güldüm hem de merak ettim :)Teşekkürler ablacığım :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beyaz çorap giyenlere "Köylü" der gülerlerdi hadsiz şeyler. Ben üzülürüm böyle şeylere. Ağabeyim de çok havalıydı, yakışıklıydı da. Onlarca kız, biz lisedeyken ona ulaşabilmek için bana yanaşırlardı. Çok sıkılırdım Yurdagül'üm :) Rica ederim canım :)

      Sil
  7. Sizin, icinden bircok hikaye cikabilecek bir hayatiniz olmus anlasilan. Tum bolumleri merak ve heyecanla okuyorum. Tanisma teklifi cok ilginc geldi bana. Kagit ucak ve ustundeki diyaloglar oldukca sıradışı olmus bence. Siz de oyle biriymissiniz galiba:) Seçimleriniz de...

    YanıtlaSil
  8. O cin fikirliymiş, ben de uyum sağlamışım sanırım. O zamanlardaki heyecan anlatılır gibi değildi Derya kızım. Hayatım art arda ilginç olaylarla geçti. Hele otuz sekiz yaşımdan kırk sekiz yaşıma kadar eşime, bir ayağımız hastanede olmak üzere baktığım her günün bir anlatımı var. Oraları hatırlamak bile istemiyorum. Gerçekten çok acılar çekenler var oralarda ve ne hayat hikayeleri...

    YanıtlaSil
  9. Ha haa abin çok komik ama haklı Ece abla beyaz çorap artık sadece spor çorabı olarak kullanılıyor :)

    YanıtlaSil
  10. Evet komik, abim hâlâ yaşıyor. Aklıma gelmişken bir aramalı onu :) Teşekkürler canım :)

    YanıtlaSil

Whatsapp Button works on Mobile Device only

Aramak için kelimeni yaz ve ENTER'la