Şikayetname 13.Bölüm

Tefekkür, Bilge
Bilge      


Şikayetname 13.Bölüm

İnsanoğlu yedisinde de uyanabilir, yetmişinde bile hâlâ uykuda olabilir. Hepimizin teyit ettiği, inanmaktan başka huzur ve kurtuluşumuz olmadığı bu âlemde; kâh kendi düşüncelerimizden ve doğrularımızdan taviz vermeden aklımızca olan bitene dayanmaya çalıştıkça, genelimiz ise sorgulamayı aklımıza bile getiremedik... Sorumsuzca davrandık. Kimilerimiz hep bir şeylerin arayışında oldu. Doğal olanı da buydu zaten. Ama hepsi bu arayıştan ibaret olmamalıydı.

Biz neden yaratıldık? Tanrının gayesi neydi bizleri yaratmakta? Olan biteni belli bir sınıra kadar algılayabildiğimiz ve iman ettiğimiz bu kudretin ve olan her şeyin dayanaksız olması imkânsızdı. Niçin yarattı, neler umdu, umduğunu buldu mu, ya da gayesine ulaşıyor mu yoksa asla böyle bir şey söz konusu değil mi? Eğer bizlere gören gözler, işleyen beyin ve vicdan verildiyse bunları işletmemiz, kullanmamız için verilmiştir. Gerçeğin arayışının peşinden gittiğimizde dahi beynimizin dört bir yanı cevapsız sorularla kaynıyorken, imanımıza sarılmak, kaybetmemek için kendimizce cevaplar ararken, Allah acaba biz kullarını nasıl bir bakışla seyreder? 

Her şeyin onun bir “Ol!” demesiyle değiştiğine inanıp biz, bazı caniliklere “Dur!” diyerek müdahale etmesini beklerken hata ediyoruz. Yardım; insandan istenirken bile onca sorun yaratır. Yaratıcı bizleri görüyor, izliyor ve  böyle bir müdahale olsa bile bizim bunu fark etmemiz ve anlamamız mümkün değil. Hiçbir şey değişmiyor görüntüsü var. Ama bizler? Gereken her şeyi yapıyor muyuz? Önce biz, bize sunulan dünyada üstümüze düşen neyi tam manasıyla yapmışız ki? Kişisel mutluluklarla gün kurtarmak derdine düşmüşüz. Dört bir yanımız çocuklara, hayvanlara tecavüz eden, kadınlara hem tecavüz edip, ardından öldüren, karılarını, sevgililerini onca bıçaklayıp doyamayan, hatta kendi çocuklarının önünde bunu yapan sapık canilerle doldu. 

Böyle salınmış tavuklar gibi sersemleşmiş bir halde dolaşıyoruz ve ellerimiz kollarımız bağlı seyretmek zorunda kalıyoruz? Bu seyrin bizi yıprattığının bedeli ne ola ki? Eziyet çektiğimizi mutlak biliyor Yaradan. Kötü ve yanlışlar neden dünyaya ve insanlara hâkim oldu böyle? Umursamazlık, acıma duygusu kaybı ve her feci olayı çabucak unutmak ise çoktan yerleşti üzerimize. Ama bunları sürekli düşünürsek de ruh sağlığımızı tamamen kaybedeceğimiz, kendimize yararımız kalmayacağı kesin. Ez cümle yukarı tükürsen bıyık misali ya bu ahvale devam, ya da devam. Başka seçenek yok.

Tövbe, tövbe demeyin sakın! Allah insanları en çok da bu sorgulamalardan değil ama birbirlerinden korktukları ve onu güya kandırmaya çalışan bir takım ezberleri tekrarladıkları için cezalandıracak belki de… Ama hep belki… Sürekli bir belki dolanmış dilimize. Belki de onları, belki de bizi. İşte bu yüzden kaybettik biz… Allah’a bile riyakâr olduk. Kendimizi sahipsiz ve korumasız hissediyoruz zaman zaman.  Bu reva demek ki bize. O zaman bir soru? ‘İşkence çekenlerin ve haksızlıklara uğrayanların veballeri ödenecek mi?’  Bekleyip görecek süremiz var mı, yok mu? Yoksa tüm bu sırlarla mı göçeceğiz? Ve olan bitenin bizlerin ruh sağlığına yararı olmayacaksa burada yanlış bir düzenekten, ya da gelişigüzel bir ahvalden söz edebilir miyiz? Hayır edemeyiz, durumların hep yararımıza olmasına odaklanmışız. Bize faydası olmayan kötü, hasbelkader yararı olan iyidir. 

Aldatıcı algılamalardan uzak durmalıyız. Bence hiçbir şey göründüğü gibi değil. Gerçekle buluşana kadar tedbirli olup, varsayımlardan uzak durmalıyız. Allah, o ulu sessizliğini korurken; bizler afetlerini, onun gazaplarına yorar ve geçici bir korku yaşarken, neden çabucak unuturuz bunları sizce? Bir takım kötü güçler kuvvetlerini doğaüstü bir kaynaktan mı alıyorlar ki,  her planları aksamadan istedikleri yönde tıkır tıkır işliyor? Biri bana bunları hurafelerle değil ama mantıklı bir açıklamayla anlatsın. Pek anlayamadığımız hikmetleri çözememişken daha, bir takım ezberlere kulaklarımı tıkarım ben. 

Medeni bir ülke olmadık biz… Olamadık, yüksek akıllar istedikleri kadar konuşsunlar, açıklamaların hiçbir yararı yok. Zaten diller düğümlendi.  Biz sonuca bakalım.  Tüm bunların ceremesini de halk çekiyor. Olanlara ve kötülerin hâkim olmuş görüntülerine dayanmanın sabrı nereye kadardır? Ya da kurtulmanın formülü var mıdır? Tepkinin asla fayda getirmeyeceği gerçeğinde, bunlara daha ne kadar ve nasıl tahammül edebiliriz? Dayanmalıyız. Miat sözcüğünün manası ("vad'edilen ,belirtilen zaman") sanırım her şeyi anlatacak güçte. Hepinize huzurlu günler dileklerimle.

 Ece Evren/Milas    27.06.2017

16 yorum:

  1. Eğer bu ülkede doğduk ve yaşıyorsak mutlaka bir sebebi vardır diye düşünüyorum.Her insan üzerine düşen sorumluluğu alsa bu kadar sorun yaşamayız.Birlik beraberliği öğrenemediğimiz sürece böylece yaşar gideriz :(

    YanıtlaSil
  2. Özeti budur işte. Teşekkürler kızım.

    YanıtlaSil
  3. Medeniyeti insanlığa öğretmiş olan bizler şimdi ne haldeyiz. O dediğiniz haberleri okuyunca, izleyince artık midem bulanıyor. O haberleri okumuyorum artık. Televizyonda çıkınca geçiyorum. Artık yürek dayanmıyor. Daha bu akşam yine bir köpeğe eziyet haberini gördüm haberlerde. O eziyeti gören ve çeken diyor ki, "Jandarma gelecek". Köpeğin sahibi de, "Beni uğraştırma, hayvanda bir şey yok" diyor. Be adam kaç yaşına gelmişsin. Saçlar ağarmış. Bugün yarın öleceksin. Ulan öteki tarafta bana bunu sorarlar da mı demiyorsun? Ama neyse ki köpeği adamın elinden aldılar. Adama hayvanlara işkenceden 300 lira ceza vermişler. Komik bir rakam. Hapis cezası lazım hapis. Hep de kötülerin işi rast gidiyor gibi. Bu dünyada olmasa bile öteki dünyada çekecekleri azapları görüp rahatlayacağız. Miat o zaman dolacak herhalde.

    YanıtlaSil
  4. Miattan kastım vatanımızın bu günkü duruma gelmesine neden olan sürecin müsebbibleriydi. Domino taşlarının son parçaları da yerle aynı düzeyde oldu olacak. Bir hamle onları belki düşmeden ayakta durmasını sağlar.Yoksa bu çöküş ve dejenere idare bizim sonumuzu getirecek.
    Halkın ruh sağlığı yerinde değil. Bir kısım son zamanlarda dikkatimizi çekecek kadar hayvanlara işkenceye yöneldi. Bir kısmı insanları yaralıyor, kesip biçiyor kurşunları konuşturuyor. Peki hiç bir önlem, tepki, hatta şehitler için ufak bir keyif kaybı görüyor muyuz? Hayır. Hırs ipi göğüsleme derdinde.
    Biz ve bizim gibiler. Şaşkın, suskun ve vicdan sahibi olanlar. Keyfimiz kaçmış, üzülüyor ama hiçbir şey yapamıyoruz. Yapamayız da zira yetkimiz yok. Elbet haklar sahiplerine iade olur. Dilerim çok geç olmaz. Ama o canlar gittiğiyle kaldı :(( Hesaplar çetin olacak.
    Yorum için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  5. yazınız tam bir şikayetname olmuş.. :) çok veryansın var..hangisinden başlamalı şaşırıyor insan..son cümlenizin başlığı "Medeni bir ülke olmadık biz… Olamadık, yüksek akıllar istedikleri kadar konuşsunlar, açıklamaların hiçbir yararı yok. " aslında herşeyi anlatıyor..çok güzel bir derleme olmuş,elinize sağlık..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağ ol Yıldırım. Beğenmen mutlu etti beni :)

      Sil
  6. ben düzelirsem dünyanın düzeleceğine olan inancım ara sıra sarsılsa da sonuna kadar iyi olup, iyi ve güzel evlatlar yetiştirebilmek için olan çabam ölene kadar sürecek

    YanıtlaSil
  7. Sonuna kadar iyi olup, iyi ve güzel evlatlar yetiştirmeye çabalayacağınızı yazmanız, düzelmeye pek ihtiyacınız olmadığını düşündürdü. O kadar çok düzelmesi gereken insanlar var ki, kendinizi onlarla bir tutmayın lütfen. Dünyanın düzeleceğine inancınızın sarsılaması çok doğal. Ben umutlu olmak istiyorum. Dilerim düzelir. Sevgilerimle :)

    YanıtlaSil
  8. eğitim lazım bizim ülkeye bir de sistem. almanya gibi filan. insana bırakmıycan :)

    YanıtlaSil
  9. Ablam rahmetli çok bilgili, sürekli kitaplar okuyan bir lise tarih öğretmeniydi. Hep derdi" Çok cahil bir ülkeyiz kardeşim" diye. Doğru deep :) Oralarda doğsaymışız keşke. Halimiz hâl değil :(

    YanıtlaSil
  10. Merhabalar.
    "Bir takım kötü güçler kuvvetlerini doğaüstü bir kaynaktan mı alıyorlar ki, her planları aksamadan istedikleri yönde tıkır tıkır işliyor? Biri bana bunları hurafelerle değil ama mantıklı bir açıklamayla anlatsın."

    Allah'ın tabii, kainat ve sosyal kanunları vardır. Allah'ın söz konusu kanunlarını kısaca SÜNNETULLAH diye adlandırıyoruz. Allah'a yardımcı olunmadan, Allah'tan yardım alınamaz. Allah'tan ekmek istediğinizde, Allah size doğrudan ekmeği vermez. Gideceksin tarlayı kazacaksın, tohumu ekeceksin, üzerini kapatacaksın, ektiğini koruyacaksın ve bekleyeceksin. Allah'ta sana buğdayı verecek. Sen, Allah'tan istediğin ekmeği alabilmen için, sen de Allah'a tarlayı işleyerek yardım edeceksin ki, istediğini Allah'tan alabilesin.

    Allah'a inanmadan da Allah'ın sünnetullahına uyanlar, ( bunlar kötü ve zalim insanlar da olabilirler.) dünyada istediklerini elde ederler. Allah'ın kanunlarına uyanlar, kanunların nimetlerinden istifade ederler. Ancak, Allah'a inanarak bunu yapanlar, öldükten sonra da ödüllendirirler. Kısaca Cenab-ı Allah'ın rahmeti, sünnetullahına uyan tüm kullarını, inanan, inanmayan ve iyi ya da kötü kul ayrımı yapmadan herkesi kuşatmaktadır.
    Selam ve dualarımla.

    YanıtlaSil
  11. Merhabalar Recep bey, sanırım beş sene belki daha öncesiydi. Bir Dinozorun Anıları romanının altmışıncı sayfalarında, yazarın, İtalya'da sanırım bir papazın yanından çıktığında ya da orada "Allah'a yine inanmıyordum" sözü üzerine ben, tansiyonum fırlayıp, kızım tarafından acilen hastaneye kaldırıldım. Benim göbek adım Hacer, manası: Dinini müdafaa eden kadın.Gerçekten de Allah'a inanmıyorum sözünü duyduğum an hücceten gidebilirim.
    Rahman ve Rahim; Her iki mübarek isim de Allah’ın sonsuz bir merhamet sahibi olduğunu ifade ediyor.
    55/RAHMÂN 31 (mealleri kıyasla) Ey ağırlık sahibi olanlar (kendi âlemlerinde fizik ağırlığı ve bilinçli varlıklar olmaları sebebiyle, ağır sorumluluğu olan insanlar ve cinler)! Yakında sizinle ilgileneceğiz (mahşerde hesabınızı göreceğiz).
    Ben inançlı biriyim. Sadece biraz temkinli yazmalıyım sanıyorum. Ama kimse diğerinin günahını üstlenmez. Allah'ım ve ben. Elbet bana ve çırpınışlarıma, doğru ve yanlışlarıma göre ihsan edecekleri vardır.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar Ece Hanım.
      Ben sizin Hacer olduğunuzu biliyorum. (paylaşımlarınızdan öğrendim.) Bir takım kötü güçlerin işlerinin neden tıkır tıkır yürüdüğünü siz de biliyorsunuz ama, makale içerisinde sözün gelimi konuya değinebilmek için, bu şekilde dile getirdiğinizi de biliyorum. Bu konu üzerinde ben de çok duruyorum. Bu vesileyle konuyu pekiştirmek istemiştim. Sizin de dediğiniz gibi, Kur'an;günahta veraset ve intikal kabul etmez!
      Selam ve dualarımla.

      Sil
    2. Dönüşünüz ve içimi rahatlattığınız için Allah sizden razı olsun Recep bey. Selam ve saygılarımla.

      Sil
    3. Merhabalar.
      İçinizin rahatladığına çok sevindim. Anlamıştım da o vesileyle tekrar yoruma devam etmiştim. Bilmukabele efendim, selam ve saygılar bizden.

      Sil
  12. Çok teşekkür ederim Recep bey bu düşünceli davranışınız için. Sağ olun. Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil

Whatsapp Button works on Mobile Device only

Aramak için kelimeni yaz ve ENTER'la