Bana Neler Oluyor?


Depresyon Ruh Sağlığı
Depresyon        


Bana Neler Oluyor?

Bu yazıyı özellikle okuduğum bir yorum üzerine yazıyorum. Bilgi yerinden edinilirse bilgidir Ahkâm kesilmez.

Sebepsiz denecek ağrılarınız olur, vücudunuzun çeşitli yerlerinde. Ağrılar hastalıkların habercisidir. Vücudunuzun tüm organları hastalanma hakkına sahiptir ve keşke bu hakka sahip olmasalardı. Ama ruhsal hastalıkların, hiçbir iç organınız rahatsız değilken, sanki hasta imişsiniz gibi belirtileri olur. Hastalık yetmezmiş gibi, insanların bu konuda ön yargılı oldukları ise bilinen bir gerçektir. Ruh (görünmese de, filmi çekilmese de) ve beynin kimyası bozulmuştur bir kere. Diğer hastalıkların aksine bunda, sızlanmalarınıza karşı ailenizden bile pek duyarlılık göremezsiniz. Zira birebir davranışlara yansıyan ve tam da bu nedenle ihtiyacınız olan desteği doktordan başka kimseden pek alamayacağınız belki de tek rahatsızlıktır.

Diğer hastalıklar gibi az bir şans bile vermeyen tek hastalık ruhsal rahatsızlıklardır. Birçok çeşidi vardır. Tabii en masumu bile, işin başında ‘neler oluyor bana’ dedirtir. Uzman bir depresyon hastası olduğum ama artık onunla oynayacak kadar tanıdığım ve taktikler geliştirdiğim için gönül rahatlığıyla;‘bana neler oldu, onca seneyi onun eşliğinde nasıl devirdim, şimdi nasılım?’ gibi ihtimal soruları sorayım kendime ve sizlere özetle bahsedeyim. Bir şeyi yaşayan en iyi anlatabilir. Hasta olduklarını bilmeyen, kendilerinde tuhaflıklar hissetmelerine ve çevrelerindekilerin ısrarlarına rağmen ‘ben deli miyim de doktora gideyim’ diyen çoktur. Keşke deli olsanız da o azabı çekmeseniz…

İnsanlardan kaçarsınız öncelikle, en büyük tehdit insanoğludur sizin için. Asla insanları sevmediğiniz, küçümsediğinizden falan değil; içinizdeki sizi ezen o sıkıcı duygudan dolayı yaparsınız bunu. Sizlere inandırıcı bir örnek vermem gerekirse çocuğunuzla bile göz göze gelmekten korkarsınız onun ataklarında. Zorla gülmek ne demektir, elbet bilirsiniz. Olmaz, bu ufacık rolü bile yaptırmaz size depresyon… Hayat tüm anlamını kaybetmiştir gözünüzde. Daha birçok semptom… Hangi birini yazayım ki? Nihayet siz de çoğu insan gibi, bu hâlinizi fark eden sizden akıllı ve tecrübeli yakınınızın tüm “Doktora gitmelisin!” ısrarlarına rağmen saçma bir dirençle ‘ben sadece terapi almalıyım, doktora gitmek istemiyorum’ dersiniz. Ama yakınınız asla kıramayacağınız, güvendiğiniz biridir. Tıpış tıpış gidersiniz hastaneye. 

Aman Allah’ım… Siz ilk soruya ‘Çok kötüyüm, hiç iyi hissetmiyorum kendimi’ der demez, karşınızdaki uzman kişi; sizde olan terslikleri sanki anlatmışsınız gibi “Şu da var mı, böyle de hissediyor musunuz?” der. Sorularına verecek tek cevabınız ‘evet’ olacağı için; bir ‘evet’ dersiniz, arada bir de başınızı öne eğip kaldırarak yanıtlarsınız. Öyle bir sıkıntılı hastalıktır ki, bazen doktorunuzu bunaltırsınız bile. Zira anlattıklarınız hâliyle onu yoracaktır. Bir takım testlerden sonra efeler gibi raporunuzu ve kullanacağınız ilaçların listesini alır, hayata karışmaya gidersiniz. Kolaysa tabii...

Ben depresyona yakalanmamı tamamiyle yaşadıklarıma bağlıyorum. Okuduğum şu örnek gibi. Bir fare düşünün (biliyorsunuz hayvanların üzerinde yapılıyor testler) karşısında peynir. Ama arada düzenekli bir tel var. Fare bu tel açıkken (sanırım hafif aralık bırakıyorlar, yoksa fare hızlıdır) peynire doğru bir atılım yaparken tak diye teli indiriyorlar. Bu kerelerce, belki günlerce oluyor. Derken bir gün, fare onca gün aç kalmasına rağmen teli açık bıraktıkları hâlde tek hamle yapmıyor. Açlıktan bitkin düşmüştür demeyin sakın. O artık o peyniri istemiyordur. İşte bir insan düşünün. Hayli sağlıklı ve yaşama istekli. Ama şu veya bu sebeplerle istediklerinin %80i diyelim olmuyor. Çaba harcıyor mu olması için. Tabii ki evet. Ama gereken imkânlar yetmiyor ya da engelleyecek bir yığın sebep oluyor. Ama sadece bunlar değil ağır yakın kayıpları yaşıyor bu arada. Eee insan da bir yere kadar dayanabiliyor demek ki. Aslında dayandığını sanıyor, tanıyan ve olaylara şahit olanlar diyor ki “Valla biz olsak dayanamazdık…” Bu arada beyninde bir şeyler eksiliyor. O ne? Serotonin hormonu. Adrenalin yetişseydi zamanında o da çekip gitmezdi beyninizden. Dedim ya hasta bilinçli ama şansı hiç yaver gitmiyor. Zamanında yaşanması gereken hiçbir şey yaşanmıyor. Hani geç gelen adalet, adalet değildir misali. Vücut gururlu, hem affetmiyor, hem cezayı tepesindeki beyne ve ruhuna kesiyor. Siz bunu fark ettiğinizde zaten depresyon yüreğinizin üzerine tam bir iştahlı obez gibi çöküyor. Zira onun görevi yeni başlıyor, aldıklarıyla yetinmiyor, daha da huzurunuzu kaçırmak için sanki tüm insanları üstünüze salıyor; yani siz öyle sanıyorsunuz zira zaten içinizde sıkıntı varken, dışarıdan gelen belki ufacık bir uyaran duygularınızı talan etmeye yetiyor. Ama hâlâ aklınız başınızda, sabretmekten başka çare olmadığını biliyorsunuz.  

Diğer hastalıklarda size ilaç vermiyorlar mı? Veriyorlar tabii ve kuzu kuzu içiyorsunuz. Peki neden antidepresan içenleri kınıyorsunuz? Bunlar kafa yapıyor, mal gibi bakma, ne içtin? bunu içeceğine iki duble rakı iç daha iyi… gibi hadsizce söylenen laflara maruz kalıyorsunuz? Çünkü cahiliz. Oyuncak arıyoruz ve duyarsızlığı, hiçbir şeyi dert etmemeyi öğrenmişiz. Empati kurmayı, anlayışı düşünmüyoruz; belki bilmiyoruz bile. Bir tekme de biz vuruyoruz. 

Ben ilaçlarını düzenli içen, zamanla iyiye doğru gittiğimi fark eden ama asla tedbiri elden bırakmayan biriyim. Yani ilaçlara haksızlık etmeyin, kendi kendimi düzeltirim ben, ilaç da neymiş demeyin. Ve hiç büyük konuşmayın.

O zaman sizlere ve kendime de soruyorum. Şu, aniden cinnet geçirip etrafındakileri kurşuna boğan, tekmeyle kedileri kovan(köpeğe gücü yetmiyor, korkuyor) yan komşunuz Orhan bey, ileri giderek hem hayvandan aşağı sınıfta olup, korkmadan kedi ve köpekleri kesip biçip hem de resmini ya da videosunu çeken; vicdanlı insanların onların yaşam haklarına saygı duyarak, kenara köşeye koydukları sulara çamaşır suyu dökerek zehirleyen, bir yığın kedi ve köpeği çuvallara doldurup ormanlara bırakan ve hâlâ insanız diye dolaşan, üstelik bunları tüm sosyal medya organlarında paylaşan, zalim ve korkusuz sapıklar? Ayy, bakamıyorum ya da ben dayanamam,  kapat şunu deyip içinde ufacık üzüntü yaşamayanlar da ayrı? Bunlar normal kişiler mi oluyorlar yani?

Bunları geçiyoruz. Hayvanların doğum kontrolünü bilecek hâlleri yok herhalde. Belediyeler doğru dürüst çalışmalı, her maaş alan ne için alıyorsa verilen işi yapmalı. Asıl ruh hastasının, belki kendiniz bile olabileceğiniz ihtimalini unutmamalı. Ve insanca yaşamayı şiar edinmeliyiz. Daha birçok konu var tabii. Engelli dediğimiz fakat kendi zorlukları yetmezmiş gibi, asıl engellilerin sorumsuzluklarından dolayı bir de o sıkıntıyı çekenler var. Hizmetler lokal olarak verilmemeli. Ya hep ya da haksızlık yok… En azından keyifli yaşarken, keyfimizin az da olsa kaçmasına izin vermeliyiz.  İnançlıyız ya, bence bu kadar riyakâr olmayalım. 
Herkese keyifli günler dilerim. Sevgiler size.


Ece Evren/Milas  20.07.2017

44 yorum:

  1. Yaşanmışlıklar bazen böyle durumlara sebebiyet verebiliyor. Tedbiri elden bırakmamak her zaman en iyisi ve en doğrusudur. Yazının son kısmında ne önemli bir konuya değinmişsin. Üzülerek okudum. Hayvanlara zarar veren kişilere insan demek istemiyorum,utanıyorum. Aynı toplumu paylaştığımız bu canlılara böyle zulüm etmek akıl karı olamaz! Merhamet duygusu yok bu kişilerde. Psikolojilerinin de düzgün olduğu söylenemez gerçi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayvanlar çok kötü durumdalar. Acı çekmelerine, göz göre göre aç bırakılmalarına, işkence yapılmasına dayanamıyorum artık. Nasıl bir ruh hâlidir ki bunları yapabiliyorlar. Bunlar insanlara nasıl davranıyorlar çok merak ediyorum. Teşekkürler yorum için Tuğçe :)

      Sil
  2. Sağa sola sürekli psikolojik ve fiziksel şiddet uygulayan insan kesinlikle sağlıklı değildir.Bilinçaltında kim bilir ne travmalar vardır ki kendini var etmeye dikkat çekmeye çalışıyordur?Tabi ki tüm şiddet uygulayanlara karşıyız.Bunlara ceza verilmenin yanında psikolojik destek de gerekli bence.
    Yaşadıklarını ne güzel açık yüreklilikle anlatmışsınız.Benim de annem yıllardır psikiyatrik tedavi görüyor.Bizler de mükemmel değiliz.Kimsenin kimseye bu konuda laf söylemeye ve aşağılama hakkı yoktur diye düşünüyorum.Yarın ne getirir bilinmez.Sevgiyle birbirimizi kucaklamayı başarır ve birbirimize destek verirsek her şey çok güzel olur diye düşünüyorum.Açık yüreklilikle yazdığın yazı için de seni tebrik ediyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Yurdagül kızım. Hiç kimse hiçbir şekilde ne hasta, ne de mağdur olsun. Sevgiyle kucaklaşmak, affedilebilir şeylerde ilk adımı esirgememek, ihtiyacımız olan en önemli şey bence, Sevgilerimle canım.

      Sil
  3. Duygular ne kadar da canlı verilmiş; yüreğinize ve kaleminize sağlık.
    "Yaşama Tutunmak İçin Nedenler-Matt Haig, Kolektif Kitap Yayın" kitabı okudum ama sizin yazı kadar net hissettirmemişti duyguları.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim Halil bey. Kendime güvenimi yükselttiniz. Sağ olun :)

      Sil
  4. Zaten normal insan yokmuş ablacım. Düşünüyorumda herkes de gerçekten anormal sayılabilecek hareketler var :) Bende anlık depresyone giriyorum. Mesela şu an ordayim. İki saat önce girdim. Birazdan çıkarım galiba 😀 Sen yasadiklarina göre bib kat iyisin masallah. Öpüyorum kocaman kendine iyi bak oldmu 💕😘😘

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olur canım kızım. Zaten artık kendimi sevme aşamasındayım. O günlerde çok huzursuzdum. Allah'a şükürler olsun ki çok iyiyim. Sen de kendine iyi bak. Annesi Esila'yı öper benim için. Sevgiyle öpüyorum kızımı :)

      Sil
  5. Ah, ablacığım şu fareyle ilgili acımasız deneyi okumak bile beni depresyona sokabilir, o zavallıcığın halini düşündüm kimsenin hakkı yok hayvanlara böyle deneyler yapmaya..neyse asıl konuya geleyim. (biz ne desek, ne kadar üzülsek de hayvanlara özellikle farelere böyle acımasız deneyler yapacaklar...)

    Dediğin gibi anlattığın o tür - insan diyemiyorum yaratıklar- asla normal değil, keşke onlar da tedavi olsalar ama sanmam onlar umutsuz vaka..:(

    Depresyon hapları almayan yok, iki yeğenim de kullandılar, büyük olan yeni bıraktı, pat diye de bırakılmıyormuş meret! Yavaş yavaş bırakmak gerekiyormuş baş ağrıları yapıyor:( küçük yeğenim psikoloji okuyor ve doktorların her şeye leblebi gibi depresyon hapı yazdığı ile ilgili bir makale okumuş, o da bırakacaktı, inşallah bırakabilir. Çünkü alışkanlık yapıyor.:( Ben şunu savunuyorum naçizane: Bir ülke kötü yönetiliyorsa o ülkenin insanları huzursuz, bunalımlı, depresyonlu olurlar. Evlerden uzak olsun, her gün gazetelerde cinnet geçirenler, bebeğini boğanlar, intihar edenler okuyorum, hele yeni okudum yani tanımam etmem o kadar üzüldüm ki, hangi üniversiteydi şeref listesiyle mezun olup, mezuniyetten 9 gün sonra kendini köprüden atmış bir genç. E bu bence bu ülkenin kötü ellerde olmasından ötürü. Hayat pahalılığı bir yandan, işsizlik bir yandan, çocuklar geleceklerinden korkuyorlar, işe girecek akp li ise işe alınıyor! Değilse hakkı yeniyor:( çocuklar depresyona girmesin de ne olsun.. ay çenem düştü, çok ama çok geçmiş olsun ablacım, kendine iyi bak, sevgilerimle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ülkemizin yönetilememesinin, insanların ruh sağlığındaki menfi etkileri yadsınmaz. Her şeyden evvel uzun yorumun için çok teşekkür ederim. Ben depresyona girdiğimde kırk sekiz yaşımdaydım. Gençlere ilaç yazmadan önce başka yolları denemeliler, mesela terapi gibi, çok ufak dozda ne bileyim bağımlılık yapmayacak ilaçlar da vardır. Ama sağlık sisteminin de bu menfiliklerden etkilenmemesi mümkün değil. Herkes kafasına göre takılıyor. İzleyen, denetleyen mi var? Doktorlar zaten, çok tanıdık olmadıkça ve onların da sorunları var diye,sanki hastaları geçiştiriyorlardır diye de düşünmüyor değilim. Örneğin benim doktorumun da zaman zaman "Sen mi geldin yine?" der gibi soğuk bakışlarını hissederim. Zaten tepemizdekilerin kavga döğüşünden, ne olacağız diye düşünmekten sinir kalmadı kimsede.
      Ama instagramda görüyorum, bunca hayvanlara işkencelere, halkın ve vatanın durumuna rağmen, insan mutluluk pozu vermeyi nasıl becerir, hiç anlamıyorum.
      Yeğeninin okuduğu makalenin linkini verebilir misin Müjde'm. Ben biraz doktorumu deşeyim, konuşturayım bakalım neden böyle oluyor? İnanırım, olur bu devirde. Genç insanları uyuşturmak da nedir? Zaten papağan gibi, "sen mutlu ol düşünme etrafta ne oluyor diye..." söyler hep. Nasıl düşünmesin ki evlatlar. Geleceğe güvenlerini çaldılar göz göre göre. O kadar ah ediyorum ve edenler var ki...

      Biz de Milas'ta dün gece 6,6 şiddetinde sarsıldık. Deprem iyiden iyiye dengemi bozdu valla. Çok kötüydü, aynı 1999 İstanbul depreminin 15 saniye eksiğiydi. Şükürler olsun, önce kediciğimizi kucaklayıp bahçeye çıktık. Millet işkence ediyor. İnstagramda belediyelere sataşıyorum valla. Ama bunlar artık zıvanadan çıkmışlar.

      Düzen yok zaten farkındalar. Türkiye'de sapık ve sadist insan patlaması yaşanıyor. İmanlıyız diye geçiniyorlar bir de tepedekiler. 15 Temmuz videosunu mutlaka seyretmişsindir. Sonuna kadar seyredemedim, içim almadı...Dilerim bir gün her şey ortaya çıkar. Sevgilerimle kardeşim :)

      Sil
    2. Deprem için çok büyük geçmiş olsun:(

      Ablacım yeğenimin facebook sayfasını baştan sona taradım ama o makaleyi silmiş mi bulamadım, ben şöyle başka bir makale buldum o da LEBLEBİ gibi depresyon hapı yazıyorlar demiş. Onun linkini göndereyim bari dedim.

      http://www.ailehekimligi.com.tr/?Ctrl=HTML&HTMLID=4548&t=Antidepresanlar_Leblebi_Gibi_Yaziliyor


      instagram hesabım yok ama kalemine sağlık, beni tivittırda ekleyebilirsin sana mesaj yazdım oradan. :) Sevgiler....

      Sil
    3. Sağol link için canım. Deprem için teşekkür ederim. Her gün küçük küçük yüzlerce oluyormuş bakıyorum internetten. Bugün dolapları sabitlettirdik. Her yer dolap hâliyle. Tepemize inmesin mazallah.
      Kızım biliyormuş twitterdan eklemeyi. İnan ben bilmiyorum Müjde'ciğim. Benim de emojilerim yok oldu. Bakalım birinden rica edeceğim. Sevgilerimle canım.

      Sil
  6. hastalık ve ilaç konusunu çok iyi irdelemişsiniz..bu konuda Yurdagül hanımın dediklerine katılıyorum..kimse mükemmel değildir,bu tür konularda kimsenin kimsye laf söyleme hakkı yoktur.. ilaç konusunda mesela benim de hayatım boyunca kullanacağım bir ilacım var,onu kullanıyorum..ancak bu ilaç ağır geldiği (yani ağır yan etkileri olduğu) için,bu ilacın yan etkilerini gidermek için bitkisel haplarda kullanıyorum..ikisi birlikte çok büyük faydası oluyor..ama tabii doktor kontrolünde olması şartıyla..

    Benim özellikle de beslenme konusunda daha önce bi yazım vardı,iki bölümlük bi yazı; "Kan Gruplarına Göre Yaşam 1 ve 2: AŞILAR ve TEDAVİ ve BESLENME ; 1 bölüm ; https://ertugrul-yildirim.blogspot.com.tr/2015/06/astedavi-ve-beslenme-yontemlerinizin.html" diye..bu yazılarda hem aşılar,beslnme hem de başımdan geçenleri kısaca anlatmaya çalışmıştım elimden geldiğince..

    en son ki hayvanlar konusundaki düşüncelerinizde de son derece haklısınız..insan, giderek adeta zombileşmeye başlıyor.. :( bu bilgiler çok faydalı oldu..emeğinize sağlık..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazını yorumlara cevap verdikten sonra hemen okuyacağım Yıldırım. Tabii bitkisel ilaçların da faydasına inanıyorum. Hatta bir şurup vardı. İsmini yazamam buradan. Ben eşime hastanede bakarken, vücudumda yürürken dengesizlik hissettim ve hazır hastanedeyken doktora gittim. Sinirsel dedi ve bir tek ilaç verdi. Ben o zamanlar hiç ilaç taraftarı değildim. İçmedim; onu belki içseydim o zor günlerimde bu kadar rahatsız olmazdım. Şimdi iyiyim. İlacım bire indi. İşte tansiyon ve tip 2 şeker çıktı, bir de onları içiyorum. Takmıyorum kafama. Bunları içmek zorundayım diyorum falan :)

      İnstagrama girdiğimde kendimi alamıyorum, hep o yayınlarda gözüm. Bazı kişilere mama gönderiyorum, bazen de ufak maddi destek. Çok ilgilenen insan var. Sağ olsunlar. Teşekkürler Yıldırım. Yazını okuyunca düşüncelerimi yazacağım :)

      Sil
    2. :)) blog yazısının neden çıkmadığını şimdi anladım..Link sonunda tırnak " işareti de eklenmiş, o nedenle "sayfa yok" diyor.. :) bu yanlışlıktan dolayı kusura bakmayın..doğrusunu vereyim.. :)

      1.bölüm;
      --------
      https://ertugrul-yildirim.blogspot.com/2015/06/astedavi-ve-beslenme-yontemlerinizin.html

      geri dönüş yaptığınız için teşekkür ederim.. :)

      Sil
  7. Bu zamanlarda depresyona girmemekte elde değil. Dediğiniz gibi sapık insanlarla aynı ortamları paylaşıyoruz, çocuklarımızı emanet ediyoruz. Çiçek dalında güzel diyip koparmaya kıyamıyoruz ama çevremizde neler yaşaniyor görüyoruz.Asıl olan normal olmak diye bir şey yok sanırsam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zaten bu ortam sinir bozmak için yeterli. O tatlı evlatlarınızı ve herkesi Allah bu sapıklardan muhafaza eylesin yavrum. Sevgilerimle.

      Sil
  8. Allah kimseye çekemeyeceği acıyı vermez gene de. Bende çok kayıplar yaşadım sonra bir bakmışım hissetmiyorum. Sanki varım da yokmuş gibi. Böyle hala arada kuyuya düşer çekilirim. Hatta çoğu zaman girerim o kuyunun içine. Sanki ruhumun buna ihtiyacı varmış gibi biraz da... Değişik anlatılmaz. Bazen pişmek gerekir. Pişmek için acılar çekmek... Tıpkı Mevlananın Şemsi kaybetmenin acısı ile yaradanı bulması gibi...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabii yavrum, bu bilgilere senin gibi düşünmeyenlerin ihtiyacı var gibi geldi. Ondan yazdım. Ben acılarla güçlendim zaten. Geçmişime hayıflanmıyorum hiç. Yaşandı ve bitti.

      Sil
  9. Ahhh Ece ablacım bende depresyondan öte tükenmişlik sendromu var .
    Yoruldum hem de çokkkkk

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım benim. Dilerim mutluluk, ona ne kadar layık olduğunu anlar, seni takip eder ve hiç terk etmez... Yoruldum demen içimi sızlattı yavrum benim :( Sağ ol yorum için canım. Sevgilerimle öpüyorum seni Tigris'im

      Sil
  10. Yaşadığın her şeyi açık yüreklilikle yazabilmen çok güzel. Bu büyük bir özgüven gerektirir. Sen çoktan aşmışsın bunu yazarsam kim ne der sorularını.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aşmışım gerçekten Cem. Hani Allah'ın bildiğini kuldan niye saklayayım diye düşünüyorum. Teşekkürler düşünceni paylaştığın için :)

      Sil
  11. Ben zaten antidepresan kullanıyorum buna aşinayım :) Bir de sol gözüm şişti, zor bela okudum yazıları :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gözün için geçmiş olsun Emre. Diğerini mutlaka aşarsın, inan yeter. Emoji yapılmıyor yorumlarda. Neyi bozdum yine acaba? Gülen, üzgün surat işaretler bile çıkmıyor. Biliyorsan yazar mısın Emre?

      Sil
  12. Rabbim herkese huzurlu bir hayat ve zihin versin ablacım. Kafamızın içinde olup bitenler insanı yiyip bitiriyor bazen. Tüm bunların idrakinde olup öyle yaşamak da önemli bir adım. Zaman zaman benim de gelgitlerim olur. Genç olmama rağmen ağır şeyler yaşadığımı düşünürüm hep. Daimi acılarım vardır hatta ama hep bir şekilde ayağa kalkmışımdır çok şükür. Geçenlerde bir şeyler istediğim gibi gitmeyince etrafa ''kendimi depresyona soktuğumu'' söylemiştim. İki gün sonra da çıktım o nasıl işse :) Kötü gittiğini sandığım şey mükemmel bir sonuca ulaşmıştı çünkü. Demek ki beklediğim sonuç gelmeseydi ben yine depresyonda kalacaktım. Bu kadar kolay mı yakıp yıkmak? Keşke biraz daha sakin ve sabırlı olabilsem. Yine de bu sabrın bile fazla olduğunu düşünüyorum bazen. Bazense tam tersi...
    İmtihan dünyası... Başarıyla mezun oluruz umarım. Saygı ve sevgilerimle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım yavrum. Hele sizlerden uzak dursun dilerim. Yorum için teşekkürler canım. Sevgilerimle. (emojiler çıkmıyor, ne oldu böyle bilemiyorum)

      Sil
    2. Olsun ablacım. Emojilerimiz gülsün ama yüzümüz hep en gerçeğinden gülsün. Sevgiler...

      Sil
    3. Doğru canım. Sunulan bir hizmet, buna alışmak ve desteğine ihtiyaç duymak. Eskiden emoji mi vardı? (Sana gülen surat var burada) Sevgiler yavrum.

      Sil
  13. Ayın belirli günlerinde depresyonu yaşayan bir insan olarak en korktuğum hastalıklardandır. Sebeplerinin biyolojik olduğunu ve -benim durumumda - iki günde geçececeğini bilmek bile işe yaramıyor.

    Psikoloji dediğimiz şey beyin kimyasıyla çok alakalı, onun için de ilaçların tedavisi çok mantıklı ve iyi ki de var o ilaçlar.

    Geçmiş olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet Handan, beter bir şey. Ama gerçekten ilaçlarımı düzenli içtiğim için iyiyim, nerede o eski iç sıkıntılarım? İlaç teke indi ve dozu da azaldı. Allah hiçbirinizde kalıcı olmasına izin vermesin dilerim. Teşekkürler yavrum.

      Sil
  14. Ablacım benim de şu iki günlük hayattan öğrendiğim tek şey varsa o da bugün varız yarın yokuz. keşke ne zaman öleceğimizi bilseydik de ona göre kimse bir şey yapmasaydı. belki o zaman anlattığın tüm kötülükler olmayacak, dünyaya bunca değeri yüklemeyecektik. ama işte maalesef ki durum böyle olmuyor. elimizde olmadan bir sürü olay yaşanıyor , seyirci olarak kalıyoruz dışarda. sonra gel gör ki, yıpranmış gitmişiz. Allah yar ve yardımcımız olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet Büşra kızım, ne zaman öleceğimizi bilsek, dünyaya dair hırslarımız olmazdı. Bu kadar anlam yüklemezdik hiçbir şeye. Yorumun çok iyiydi. Sağ ol kızım. Amin duana.

      Sil
  15. Ece ablam neden seni bu kadar iyi anladığımı şu an daha iyi bir anlıyorum. Uzun süredir ben de depresyon ve başka bir hastalıktan tedavi oluyorum. Ve aslında satırlarını okurken kendimi gördüm. Biliyorum diyeceksin ki daha yaşın çok genç ama olmuyor işte. Bazı şeyler yaşa bağlı yaşanmıyor, gerçekleşmiyor. Benim bu yolda sana tavsiyem kendini değersiz görme, emin ol çok değerlisin. Kendini mutlu hissettiğin işleri yap, zoraki gülümseme. İçinden geleni göster dışına çünkü biliyorum mutlu görünmekten çok yorulmuş olmalısın. Keşke daha fazlası elimden gelse ve seni bu durumdan kurtarabilsem. Sen daime böyle açık yüreklilikle yaz bizler de okuyalım. Kucak dolusu sevgilerle...

    YanıtlaSil
  16. Hoş geldin canım kızım. Gecemin mutluluk sebebi oldun. Tabii ki üzüldüm depresyonla erken tanışmana. Anlıyorum seni, genç yaşlı tanımıyor artık hiçbir rahatsızlık. Kendimle barışmaya başladım ama biraz daha sürece ihtiyacım var sanırım. Çok yoruldum Özlem ama sanki mutluluğu öğreneceğim gibi. Yazarım yavrum. Sen de hep mutlu ol inşallah, o anlam yüklü yeni yazıların için ilhamın hiç eksik olmasın. Ben de kucaklıyor öpüyorum seni kızım :)

    YanıtlaSil
  17. ne sağlam yazı olmuş yaa :)

    YanıtlaSil
  18. Merhaba Ece, uzun zamandır bloglara ve senin yazılarına bakamıyorum. Sana bahsetmiştim ya doktor bana uyku problemim var deyince "psikolog" tavsiye etmişti ben de "deli miyim?" demiştim :) Aslında yaşam içindeki tutarsızlıklar, tüketim toplumu, bencillik, insanların sevgisizliği ve bencilliği hepimizin ruhunu ağırlaştırıp vücut kimyasallarını bozuyor. Modern yaşam, gelişmiş teknoloji ama gelişmeyen insanlık. Zihinsel evrimini tamamlamayan biz insanlar huzuru asla bulamayacağız. Huzur galiba abla daha sade yaşamakta, daha az istek, modern tüketim toplumunun dayattıklarına kulak asmamakta... İnsana insan gözüyle bakmakta... Diğer canlılara da sevgiyle yaklaşmakta...

    YanıtlaSil
  19. Tamamiyle haklısın Mustafa. Gaza gelip yazdım işte.

    YanıtlaSil
  20. Içinde yasadigimiz dünyada yakalanmamak mümkün degil sanirim. Hepimiz insaniz ve cevremizden etkileniyoruz. Siz hep iyi olun. Sevgiler 😊

    YanıtlaSil
  21. Sağ ol Derya dileğin için canım. Sevgilerimle :)

    YanıtlaSil

Whatsapp Button works on Mobile Device only

Aramak için kelimeni yaz ve ENTER'la