Şikayetname 15.Bl.


Gezegenler Kainat Dünya
Gezegenler       

Şikayetname 15.Bl.

Zamanın ruhu
Onu tanımlarken ister izafî deyin veya birçok akla yakın ifadelerle açıklayın, zaman; yokluğu yokluğumuz demek olan yaratılmış mucizevî bir manevi alandır. Onun bir varlık olduğu; bir düzene bağlı birimlerle insanoğlunun dünyaya salınışından hemen sonra diyemesek de, nasıl aktığını ölçmek için çeşitli yollar aranmış. Saat, ilk kez M.Ö 4 bin yılında Mısır'da bulunmuş. Mısırlılar, zaman kavramını güneşten yola çıkarak anlamaya çalışmışlar. Güneşin her gün belirli bir düzende doğup battığını keşfeden Mısırlılar, güneş saatini icat etmişler. Önce yıldızlara ve güneşe bakarak hesaplamaya çalışmışlar, sonra mevsimleri soğuğundan en sıcağından ve geçişlerdeki ara sıcaklıklardan anlayıp ve sürekli tekrarından böyle bir düzen olduğunu anlamışlar. Hasat zamanını, ekim zamanını tespit etmişler. Yılı ilk birimlere bölenler Sümerler olmuş ve sonra günü de bölmüş ve başarılı olmuşlar. Mısırlılarla devam eden çabalar, Yunanlılar ve Romalılarla iyice gelişmiş. Gıpta etmemek elde değil doğrusu. 

Zaman birimleriyle; hangi olay hangi tarihte olmuş, bunları kayıt altına alma lüksünü sunan dev bir saattir. Artık zembereği boşalmış gibi duyumsatıyor günümüzde. “Çabuk olmalıyım, bu çile bitsin, sonsuzluktaki yerimi alayım bir an önce” telaşında sanki…

Tüm kâinatın arasına yerleştirilmiş hava yastığı gibi. Kimse ve hiçbir şey onun içinde kayıt edilmemiş değildir. Zamana set konulmaz, içinden kaçılmaz, o zamandan bu zamana atlanmaz. Bu ütopyalar kim bilir kaç zamandır bilim kurgu senaryolarını süsleyen, hazıra meraklı ve belirli düzenden sıkılmaya meyilli insan gruplarının kandırılma istekli zaaflarına hizmet vermekte. Her zaman büyük bir iştahla gerçekleşmesini beklemekteler. Bunu; avukatlığını yapanlardan anlıyorum.

Gerçekte zaman yorgun, vücuduna yerleşmek üzere olan taşikardisiyle; insanoğlunun şu azmış hâliyle yaptıklarına hâlâ yer açmakla yardım ve yataklık etmeye devam ediyor ama hiç günaha girmiyor. Genişliği sabit bir ölçüden ibaret ve Âlemlerin, yaşamın olmazsa olmazı. İçinde nice doğum, ölümlere saygıyla seyirci olan muhteşem bir ruh o. Yaşamak için gereken şartlara uygun olan dünyamızı ve kim bilir adı konmuş ve daha keşfedilmediği için konmamış hangi gezegenleri de içine almış  sürekli ‘işleyen demir’dir, Yaradanın emrindedir. Perdeli aklımızla ancak anladıklarımız. 

Zaman da, Yaratıcı gibi hesap gününe kadar sessizliğini bozmayacak. Ta ki ilahi emirle alt üst olmaya başladığında Âlemler, varlığımıza onun içinde verilen yerin nasıl bir nimet olduğunu anlayacağız. İçindeyken onu heba edip, başkalarının zamanlarını da gasp edip, hatta öldürmedik mi? 

Zaman yaşamın nefesi, içinde atan ve yeni atacak kalplerin garantisidir, ta ki aşımına uğrayana ve yaşamın sonlanmasına dair Emr-i hak vaki olana kadar. O hakiki ilim beyinlerimizi sükûta uğratacak. Asıl, kötüye ve insanların mahvına sebep olanlarınkini. Yılanın dilinden daha zehirli diller anlayacaklar gelen felaketi. Duygularımız donduğunda ancak hisseceğiz bizlerce zaten malum gerçeği. Korkudan büzülmüş, köşemizde ancak sorulara cevap verecek kadar can kalacak bizde. Herkes aynı şeyi düşünecek 'Sen ne boşmuşsun dünya, eyvahlar olsun bize!' Hangi çağda doğarsan doğ, hangi ırktan olursan ol. Sizi Allah hiç ayırmadı ki…

Zaman hiçbir dille anlatılır, açıklanabilir gibi değildir. Ancak içinde yaşanır ve o; tüm gizli, açık tüm olaylara şahit, sınırı Allah’ın ilmindedir. Yaşanacaklar için gereklidir. Sayılarla vücut bulur, herkeste ayrı ayrı vücut kazanır. Sonsuzluğa giden son duraktır. Düşünceme göre sonrasında da eşlik edecek. O kadar gerekli ki zira. 

Zaman mucizedir

Zaman geri dönüşü olmayan yol gibidir. Bakirliğine ilk vedası insandandı. Ona leke sürmeye çalışan, temizliğini bozan. Kötülük insanda yer bulmuş sürekli tacizdeydi. Şeytanın yaşam boyunca insana musallat olacağı belli ama ona aldanmak ve uymak kaderden değildi. Yaradan, zamanı dokunulmaz kıldı. O seyrinde görevini yapacaktı. İçinde devinip duran insan ve tüm mahlukat, yeminli katipse zamandı.Her şey sürüp gidecekti onu hırpalamadan. Havaya, toprağa, suya yazacaktı üzerlerinde olan biteni. Kanlıysa kanla, öldüren kurşunların islerinin karasıyla ve denizlerin mavisine dönüşecekti kalemi sonra. Yer yer rengi değişen toprağın en koyu rengiyle ve kocaman sır gibi harfleriyle yazacaktı. Sessizliğin hâkimiyeti çökünce evrene, perde perde yükseklerden yankılanacaktı elbette mahşerin güçlü sesleri. Anlaması güç, çözümsüz sesler. Yaratılan her şeyin haberi olacaktı sonunda her olan bitenden.

Bakir zamanlara tecavüz edip gayrimeşru olayları başlattın ey insanoğlu. Taş devrinde doğaldın, -bir tık- farkın vardı hayvandan. Anlamaya başlayınca değişikliği, kendini seçilmişlerden sandın. Doymadın, yetinmedin, gittikçe aç oldu gözün ve uzantısındaki organların. Beynini de suçlarına ortak edip eşsiz işler çıkarttın! Diğerlerinin zararı için çalıştın hep.

Günün en az üçte birini uyuyarak, organlarını güçlendirmek zorunda olan canlı bir makineydin nihayetinde. İnsandın yani, bir kuldun. Ancak dinlenerek engelli hâllerinden kurtulup sürekli akan hayata karışabiliyordun. Ne kadar da küstahlaştın artık. Sana sunulan yaşam hakkına, başkalarının canını alarak mı şükredersin sen? Sana yürümekle yetin diyen yoktu, koştun doya doya. Ya kavuştun ulaşmak istediğin yere ya da sıhhatine. Ama sen uçamazsın, bunun için yaratılmadın. O küçücük bedenlere bahşedilmiş uçma yetisi gerekseydi sana da verilirdi. Denedin, bazı araçlarla bu zevki de tattın. Ama çağdan çağa ışınlanmak da neyin nesiydi, Ne saçma ütopyaydı bu böyle. Bunca kurmaca neden? Gittikçe uzaklaşıyorsun yeğlenen saf hâlinden.  

Dünyanın bakir zamanlarına da tecavüz edip gayrimeşruluğun tohumlarını ektiniz. Oldukça yavaş ve dingince kendini soğutmaya çalışan dünya, üstündeki bu yabancıları ve tüm yaratılmışları bütün çeşitleriyle; tevazuuyla kabul edip bağrına bastı. Allah’ın emrine itaat edenlerin başındaydı. Hâlâ da etmekte. Zaman zaman sallanıp, zıplasa da, kızıp köpürse de, çılgın bir hız ve korkunç bir sesle esip, gürlese de yeniden sessizliğine dönüyordu. Arzda yerleştiği yerde, çizilmiş yörüngesinde diğer gezegenlerin de itaatleriyle dönüp duruyorlardı. Ama bizi asla savurmuyordu. Canlıları üstünde, ölmüşleri toprağında emanetine almıştı. Doğasının dışına çıkmadı hiç. Onun gayritabiî bir durumu bile bizi allak bullak etmeye kâfiydi. İnsandan başka hiçbir yaratılmış; emirlere itaatsizlik ve nankörlük etmedi. Doğasına aykırılık yapmadı. 

Yazık ettin insanoğlu. Tek sana yazık olsaydı neyse, tüm canlıları talan ettin. İşbirlikçilerle katlanarak organize oldunuz. Önünüzde durulmaz oldu. Çok sıkı çalıştınız. Kötülük ve şeytan bizzat sizde vücut buldu. Onca halk; huzur içinde yaşamayı hak ederken, önce haklarını gasp edip açıklamalarınızda hep her şeyi kılıfına uydurdunuz.  Sonra elinizin uzandıklarını fakirleştirip, beyinlerinde yankı olup onları manipüle ettiniz. Dünyayı yavaş yavaş yaşanamaz bir hâle dönüştürmek üzeresiniz. Nasıl bir başarı bu? Anlatabilir misiniz?

Ece Evren/Milas  23.09.2017

30 yorum:

  1. Maalesef başardılar... Dünyayı kan gölüne çevirdiler. Sanki sıra kendilerine de gelmeyecekmiş gibi. Adalet geç gelse de mutlaka tecelli edecektir.

    YanıtlaSil
  2. Mutlaka kardeşim. Çok sevindim yorumunu görünce. Teşekkür ederim Namık.

    YanıtlaSil
  3. Dünya yeni bir çıkmaza giriyor. Ayaklar baş oldu. Deliler akıllılara akıl verir oldu. Biri çıkıp o ülkeyi silerim diyor. Diğeri ben daha beterini yaparım tüm falan kıtasını yok ederim diyor. Eee bizim suçumuz ne? Doyumsuz nefisli insan oğlu 3. Dünya savaşına yaklaşyor güney sınırımız ateş çemberi. Diger kita iki tane şizofreninin eline bakiyo. Görünen o ki 3. Dünya savaşından sonraki 4. Dünya savaşı kılınç kalkan ile olacak. Çünkü 3. Dünya savaşında insanoğlunun tüm biriki mi yok olacak

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef gidiş onu gösteriyor Fahri kardeşim. Yorum için teşekkürler.

      Sil
  4. Nasıl bir başarıdır bilemedim.Zamana bile yörüngesini şaşırtan,zalimleşen,ortalığı kana bulayan insanlar topluluğu olmaya başladık. Buna başarı denir mi bilemedim ben.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güç gösterisi ama tatmin olanlar ancak şeytana teslim olanlar, belki de şeytanın başarısı bu.

      Sil
  5. İnsan eli değer, ayağı basarsa oralar artık eskisi gibi olamıyor. Çok değişiyor. Bakınca tanınmayacak hale geliyor...

    YanıtlaSil
  6. Direk alakalı olmayacak ama neyi düşündüm biliyormusunuz ilk satırları okurken. Her şeyin ilacı zaman diyoruz ya hep aslında herşeye ilaç olacak kadar fazla zaman yok elimizde...hor kullanmamak gerek...😍😍😍 sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet yavrum. Zaman hiç boşa götürülmemesi gereken bir süreç.

      Sil
  7. İnsanlığımızı da unuttuk, kulluğumuzu da...

    YanıtlaSil
  8. Ben yine de umutluyum.En dibe kadar inip sonra yükseğe sıçrayacağız inşallah.Güzel bir yazı.Kalemine sağlık ablacığım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet Yurdagül, neden olmasın? Farkındalıklar arttıkça çıkışa geçilebilir. Şu büyük güçler zaten insanlarda güven eksikliği yaratan. Çaresizleşen, biraz da kötülüğe potansiyel varsa kopup gidiyor. Kafa çelenler de var.
      Teşekkürler kızım.

      Sil
  9. Ahh insanoğlu ahh! Bu konuda bir hadis yazmak isterim. "Gün gelecek insanlar mezarlara bakıp keşke burada ben yatsam diyecek". O günler yakın herhalde.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ölmek de nimet olacak bir gün, bunu ben de düşünürüm Cem. Teşekkür ederim yorum için.

      Sil
  10. Bilmem ki ne olacak halimiz. Güzel bir yazı olmuş Ece Abla, çok güzel noktalara değinmişsin. Ben bunları düşününce imtihanı veremedik diye düşünüyorum. Çünkü biliyorum ki imtihan ediliyoruz. Acı içindeki insanları, çocukları görünce yüreğim burkuluyor. Hayatlar hiçe sayılıyor,o insanlarında bakmaya hakkı olduğu bir gökyüzü vardı. Daha çocukların atılacak kahkahaları vardı. Bilmiyorum vicdanımız affetmeyecek bizleri. Yüreğine sağlık...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında bizler duyarlıyız fakat olaylara tepki vermeyi için başından beri sanırım göz ardı ettik. Alışkanlık oldu, tepkilerimizi vermedik. Aslında çok şeyi değiştirebilirdik. Ama şimdi maalesef hiçbir itirazımız ne dinleniyor ne de kale alınıyor. Çocuklarını korumayan idareden her şey beklenir. Yani aynı zamanda müspet hiçbir girişim beklenmez.
      Sağ ol yavrum.

      Sil
  11. İnsan başkalarına zarar verdiğinde bir başkasınında kendine benzer şekilde zarar verebileceğini ön görmüyor. Halbuki tarihte tekerrürden ibaret. Güç gösterisini orantısız güce dönüştürmek, bu şekilde dünyaya zarar vermek pişkinliğin korkunç göstergesi. Hal bu ki yaptığımız zararlar hep kendimize döndü. Küresel ısınma, mevsim değişikliği, doğal varlıkların kıtlaşması, insanların birbirine yabancılaşması yavanlaşmış güç gösterilerinden değil mi? İnsanoğlu çiğ süt emmiş, kendisine ve aile efradına zarar vermediği müddetçe, çevreye verdiği zararları düşünemiyor.

    Umarım zaman yörüngesini değiştirir de iyi günlere başlangıç yapar. Anlamlı bir paylaşımdı, yüreğine sağlık Ece Ablacığım. Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dilerim bir dönüşüm çok kişinin farkındalıklarıyla gerçekleşebilir. Neden olmasın? Aslında değiştirebiliriz. Yeter ki bunu yürekten isteyelim. Zaman yörüngesini değiştirir dilerim kızım. Teşekkürler yorumun için canım, sevgilerimle.

      Sil
  12. Ben bu zamanda ve bu dünyada yaşamaktan çok yoruldum.
    İnsan olduğunu unutanları gördükçe insanlığımdan utanır oldum.

    YanıtlaSil
  13. Aynen Tigris'im. Hayat gerçekten çok yorucu oldu. Boş sözler dinler olduk. Olumluya değişiklik yok. Hakkımızda hayırlısı. Sevgilerimle canım.

    YanıtlaSil
  14. Eline, emeğine sağlık harika bir yazıydı. Taş devrinden bu yana insan güya ilerledi ama ilerlerken doğayı mahvetmeye hatta yok etmeye başladı, kendi bindiği dalı kesip durdu, gün gelecek pişman olacak ama o gün geldiğinde çok geç olacak sanırım. Acımasızca, har vurup harman savurduk dünyanın tüm nimetlerini sanki yerine gelir gibi ama gelmeyecek.
    Sevgilerimle canım.

    YanıtlaSil
  15. Müjde'm, saf düşüncelerim bunlar ama gözle görülür bir çöküş var. İnsanoğlu aklını iyi şeylere çalıştırmak yerine hep şeytanlık düşündü. Onca halk sırf BÜYÜK egolar yüzünden ve ağızlarından çıkacak bir sözle sanki telef oldular. Haklarımızda hayırlısı. Kalan huzurumuzu da kaçırmasalar bari. Yorum için sağ ol canım. Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
  16. keşke herkes farkına varabilse tek bir Dünya var yaşayabileceğimiz, malesef gün geçtikçe de bitiriyoruz el birliğiyle
    Çevremizin kıymetini her şeyde olduğu gibi kaybedince anlayacağız çok hazin
    Eğitim şart bu konuda da,
    Çocuklarımıza çevreye saygıyı, doğa sevgisini, hayvan sevgisini, insan sevgisini öğretmeliyiz
    Yaşanabilir bir çevre hepimizin hakkı
    Çok güzel bir yazı olmuş emeğinize sağlık
    Sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabii ki kızım. Kökten yapılanma ailede gerçekleşirse; o kişiyi hiçbir akım ve kötü gidişat fikrini etkilemez ve yolundan döndüremez. Ablam rahmetli lise tarih öğretmeniydi ve sık sık "Çok cahil bir ülkeyiz Halide "derdi. Üzülürdüm. Ama epeydir olanların tek çıktığı yer orası.
      Değerli yorumunuz için çok teşekkürler kızım. Bloğunuzu en kısa zamanda ziyaret edeceğim. Sevgiler size.

      Sil
  17. Bildiğimiz, bazen de bakıp göremediğimiz konuları tekrar düşünmemizi sağladınız. Maalesef insanoğlu kendi kazdığı kuyunun içinde kaybolurken, ne çok değerler bütününü kaybetti. Yüreğinize, kaleminize sağlık Ece Hanım. Yazının içine çekip, olabildiğince düşündürdü. Bunun için teşekkür eder, huzurlu mutlu günler dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevindim. Aslında tek tek düşüncelerimizden geniş anlamalara çıkar yollarımız kim bilir? Ben o nedenle ilgimi çeken blogları okuyorum. Sanki bir kapı açılıyor bazen önümde düşünemediğim ve birinin akıl ettiği tek de olsa önemli ve kıymetli bir ayrıntı olabiliyor.
      Kaleminiz çok güzel. Bu nazik yorumunuz için çok teşekkür ederim Mehmet Bey, sizi takip edeceğim. Selam ve saygılar, size de huzurlu günler dilerim.

      Sil
  18. İnsan hem kendini hem de dünyayı anlamsızlığa sürükledi. Zaman ise sadece bir yanılsama, mekan ise sadece zannettiğimiz şey... Güzeldi... Ece, zaman konusuna değinmeni bir zaman yolculuğu meraklısı ve zaman mekan konularının araştırmacısı olarak çok beğendim :)

    YanıtlaSil
  19. Senin beğenin benim için çok değerli. Epey önce gördüğüm rüyada, rahmetli oğluma 'Burada nasıl yaşıyorsun'soruma"Zamansız, mekânsız "diye cevap vermişti. Yanılsama en yerinde tespit. Sevgiler kardeşime.

    YanıtlaSil

Whatsapp Button works on Mobile Device only

Aramak için kelimeni yaz ve ENTER'la