Geç Kalan İtiraf 22. Bölüm

Beklemek
Sevgi    

Geç Kalan İtiraf 22. Bölüm

O sırada daha baba-kız oradayken, savcının odasından ölen kadının kızı, torunu ve eski damadı çıkarlar. Yaşlı adam görür görmez kadının kızını tanır. Öne atılır, 
-Kızım, başın sağ olsun. Ben size çok kötülük ettim ama cezamı verecek savcı bey... 
Kız acı bir bakışla bakar adama, hiçbir şey söylemez. Sadece "evet" der gibi başını öne eğer, kaldırır. Adamın kızı ise, sertçe kolunu tutup babasını çekiştiriyor ve 
-Sus artık, yetti, diyordu. Bir de utanmadan kadının kızına dönüp
-Bir anana sahip çıkamadın! der. Hacer hemen müdahale eder ve görevlileri çağırır. Bu baba kızı uzaklaştırmalarını söyler. Zira mağdurlar çok nezih insanlardır, bunu anlamak zor değildir. 
Hacer, temkinli bir şekilde onların yanına gider. Kıza baş sağlığı diler ve çok üzgün olduğunu söyleyerek başlar konuşmasına. 
-Ben ceza avukatıyım hanımefendi. İsmim Hacer. Size yardımcı olmak beni çok sevindirir. Davam vardı, bekliyordum; burada olanlara şahit oldum. Çok elim bir hadise... Avukatınız var mı? Yoksa?
-Memnun oldum tanıştığıma, ben de Şeyma, avukatımız yok. Ancak cenaze işleriyle uğraşıyoruz. Annemin ufak bir vasiyeti olmuş, şehir dışına çıkmak zorundayız. Telefon ederim size dönünce. Etraflıca konuşuruz. Hacer hemen kartını uzatır. 

On beş gün geçmiş, hâlâ ölen kadının kızından ses yoktur. Savcılığa gidip sormak ister, Levent'e bahseder. Belki o daha çabuk öğrenir diye. Derken bir gün akşam saatlerinde telefonu çalar. Arayan Şeyma Hanımdır, hemen açar telefonu. 
-Hacer Hanım, savcılıktan davet aldık, dava açılması konusunda isterseniz görüşebiliriz. 
-Hay hay Şeyma Hanım. Ben de savcılığın önünde olacağım.


Bir saat kadar sonra buluştular. Kızın gözlerinde hâlâ sürekli ağladığına dair izler vardı
-Atlatamadınız değil mi?
-Ne mümkün, çok kötü bir ölümdü. Hiç şans bırakmamış kurtulmak için...  Hacer ile Şeyma, o savcının odasından çıktıktan sonra yakındaki bir AVM ye giderler. Hacer neler konuşacaklarını çok merak ediyordur. 

Şimdi ise biz; o bahtsız kadının son iki gecesini anlatalım. Hikâyemiz yarım kalır sonra...

Kadın yıkılmıştı. Kızı ve torunu seyahat hazırlıklarını yaparlarken; kızı sık sık ona 
-Anne sen de gel, ferahlarsın, diye yalvaran gözlerle bakıyordu. Ama nafile... Kadın artık bu acıyla yaşayıp, kızıyla torununu üzmek istemiyordu. O çok sevdiği canlarına "Çabuk defolun gidin bu evden" demek istiyordu. Sevdiği adam onu yine 350 km öteden vurmuştu. Yazlıktan dönen karısı, akabinde adamın birden sonlanan can sıkıntısı ve mutluluğun sesine yansıması... İçinin yandığını hisseder kadın, o kavuran kıskançlıkla. Seven kıskanır.  Kadın öyle iyi tanıyordur ki artık onu, kendisi için bu jestlerin hiçbirini inatla yapmamış ve buluştuklarında ise, bir an evvel kaçmak için bahaneler üretmişti. Bu muydu seneler sonra gelip; köpek gibi sevimli hareketler yapıp, yolunu çelen adamın yapması gerekenler? İnsanlığa sığar mıydı, birinin yaşam zevkini öldürmek? Riyakârın tekiydi. Bu nasıl bir alışkanlıktı ki, sevmiyorum dediği kadını böylesine özlüyordu? 

Hemen her şeyi anlıyor ve değerlendiriyordu. Adam evinden belli saatlerde çıkıyor, "çok sıkılırım ben" dediği halde saatlerce oturuyordu. Aptal olmak gerekirdi anlamamak için. Belli ki kocalık görevlerini yapıyordu. Karısı için" o hiç konuşmaz ki, ben nesine kızayım?" dediği an ona saldırmak istiyordu kadın. Kendisiyle olduğunu bildiği halde, nasıl bir güvence verdiyse karısı sakin, dingin, çirkin ama kendinden emin bir kadındı. 
-Onu çok rahat ettirdim, güven verdim ki beni kıskanmıyor diye bunu utanmadan söyleyen bu hadsiz adam, kadını karısıyla vuruyordu.
İşte, evinde yumuşacık erkek, ertesi sabah ona diken gibi sözlerle gelmişti. Gece whatsapta tatsız yazışmaları olmuştu. Er geç acısını çıkarırdı ve çıkardı da...

Kadın; çocukları bir an evvel evden çıksınlar istiyordu. Canı boğazına dayanmış, bir an önce çıkmak istiyordu. Dayanamıyordu artık. Çok kereler adamın karısına ilişkilerini ifşa etmek geçiyordu aklından ama yapamıyordu, onu o şekilde kaybetmek istemiyordu. Eğer içinde az bir sevgi varsa, o adama kendi ölümünün acısını yaşatmak istiyordu. 
Geceden beri 'nasıl gerçekleştiririm bunu' diye düşünüp durdu. Aralara serpilmiş her uykudan sonra mantığı olmayan bu fikir için yollar arıyordu. Nihayet sabahın ilk ışıkları dünyayı aydınlatırken - kesin ve yakınları için zahmetsiz, dedikodusuz- bir yöntem buldu. Sevinecek hâli yoktu tabii. Çok mutsuzdu. Yavrularını bir daha göremeyecekti ama onları kendi üzüntülerinden kurtarmış olacaktı.  

Ece Evren/Milas 11.10.2018

14 yorum:

  1. Merhabalar.
    Sayfama yazdığınız yorum altına düşen isminize ait linke tıkladığımda, kendimi sizin blogspot sayfanızda değil, G+'daki sayfanızda buluyorum. Geçen bir blogcu arkadaş yazmıştı, Google G+'u kapatacak diye. Siz G+ profilinizi mi kullanıyorsunuz? Ben G+'yı Facebook'a benzettiğim için, ne kullanabildim, ne de sevebildim.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
  2. Merhabalar Recep Bey,Hoş gelmişsiniz.Beni haberdar ettiğiniz için çok teşekkürler.Bir oğlum var,ondan yardım istemem gerekecek.Siz kendiniz sanırım vakıfsınız bu işlemlere.Ben maalesef hiç anlamıyorum. Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
  3. Bakalım nasıl bir yöntem buldu?Nasıl zahmetsiz bir yöntem olduğunu göreceğiz sanırım diğerki bölümlerde.Takipteyim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :))) Aslında hiç de hoş şeyler yazmıyorum; ama hayatta böyle şeyler oluyor Yurdagül'üm. Biraz hırpalıyorum kahramanlarımı. Zahmetsiz ölüm olur mu hiç aslında? Bundan sonra böyle hikâyeler yazmak yok. Mutlu şeyler yazmayı deneyeceğim. Sırf bu yüzden bir sonraki bölümü paylaşıp, paylaşmamakta kararsızım.Kötü çünkü :( Teşekkürler yorum için kızım :)

      Sil
  4. "Sevdiği adam onu yine 350 km öteden vurmuştu." Tahmin ettiğim şey mi bu,adam eşini suikast silahıyla mı vurdu yoksa gene ben mi yanlış anladım?🤔

    YanıtlaSil
  5. :)))) Telefondaki sesiyle vurdu. Sözler silahıydı. Ertuğrul,çok hoş yorum yapıyorsun, güldürüyorsun beni. Sağ ol,zira canım sıkkın bugünlerde.
    Çok teşekkürler kardeşime :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen telefondan sesle vurmak da psikolojik bir suikast aslında..😁 "sağlıkta şiddet" konusunda bi ara yazmıştım,"manevi(psikolojik) şiddet,fiziksel şiddete sebep olabilir"diye..Yanlış anlamadıysam,bir sonraki yazınızdaki intiharda bunu gösteriyor gibi..Emeğinize sağlık..✔😊

      Sil
  6. Aynen Ertuğrul. Psikolojik bir suikast ve işkence yapar gibi tekrarlanan. Yan yanayken kuzu gibi fakat uzaktan vuran. Çaresizlik ikiye katlanıyor o zaman. Telefon kapanıyor ve sanki karanlık bir kuyuya düşüyorsun. Çok zor inan.
    Çok teşekkürler yorumun için 😊

    YanıtlaSil
  7. Üzgünüm, artık böyle hikâye yok canım :( Teşekkürler ziyaretin için Derya'cığım.

    YanıtlaSil
  8. Verme o kararı verme işte, savaş mücadele et, vazgeçme demek istiyorum. Çocuklarına çıkmayın evden diye sesimi duyurmak istiyorum. Yanlış karar bir ömrün sonu olmuş bir kez daha.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, çocuklar, en azından kızı bunu fark edemediğine göre kadın hiçbir şey belli etmemiş.Çok acı bir şey :((

      Sil
  9. Aaa evet yaaa.. karakterleri resmen hırpalıyorsun sayın yazar 🤔 gece gece okuyorum valla sonra rüyama girecekler 😊.. hemen 23 e gidiyorum.. heyecanlandim sona yaklaşıyoruz..

    YanıtlaSil
  10. :))) Kadın yaşıyor ya, hem de turp gibi. Gece okunacak bir öykü değil gerçekten canım 😊

    YanıtlaSil

Whatsapp Button works on Mobile Device only

Aramak için kelimeni yaz ve ENTER'la