ASIL, KIŞ KALBİNDE OLURSA ÜŞÜRSÜN...

 



ASIL, KIŞ KALBİNDE OLURSA ÜŞÜRSÜN...


Derler ki

Hayvanı mı ölmüş?.. O yüzden mi bu kadar perişan yani? Alır yenisini, bu kadar üzülmek nedir ya...

Alt tarafı hayvan! İşte aynen böyle derler. Şaşarlar, garipserler... Neler yaşandığını, gecesini, gündüzünü, mamasını, kakasını( tıpkı insanlarda olduğu gibi), aşısını bilmeyenler böyle derler. Zamanla nasıl "evlat" olduğunu bilmeyenler böyle derler."Ben olmasam ona ne olur?" korkusuyla, ondan önce ölmemeyi dilemenin ne demek olduğunu bilmeyenler böyle derler...

Sen hayvanları seven birisindir. Sonra bir gün alırsın içlerinden birini. Her an görebilecek kadar yakınına. Beraber oyunlar, gülmeler, sevmeler, kaygılar... Neyi sever, neye kızar ezberleri ile sana alışır, sen de ona. Gel zaman git zaman  evlatlaşmaya başlar. Sokakta yürürken aç, susuz, kimsesiz, dilsizleri daha çok görmeye başlarsın. Merhamet duygunun, tüm benliğini sarmasına engel olamazsın. Vicdanın büyür... Ardından, sokaktakiler için de hesaplar yapmaya başlarsın. 

Mamalar, sular, göz kremleri, küçük kulübeler... Hastasını, sakatını doktora taşımalar. Yağmurda, karda iç çekmeler. Onlara ters bakana bile sövmeler. Hızlı giden arabaları durdurma istekleri. Onlarla uğraştıkça, ne kadar çileli bir hayatları olduğuna şahit olursun sonra. Hepsine yetmek, hepsine yetişmek istersin. Dayanamazsın, kıyamazsın..."Bir gün çok param olursa var ya" sözüyle başlayan dualar edersin onlara dair. 

İşte bunların tümüne, o aldığın can sebep(vesile) olur. Hani canından bir parça olan o can var ya, işte o... Hayatına girdiği günden bu yana, değişen her şeye o sebep (vesile) olmuştur...Onunla başlamıştır ne varsa. Onun sayesinde doymuştur, onlarca aç, onlarca kimsesiz, onlarca çaresiz, dilsiz...Yüreğini yara yara ortaya çıkan vicdanın onun eseridir... O senin kahramanındır.

Veee günün birinde göçüp gider bu dünyadan. Ciğerini yaka yaka gider işte... O'nun yokluğunun senin kalbinde oluşturduğu o devasa boşluğu ardında bırakarak sessizce gider... Sonra derler ki hayvanı mı ölmüş?

Ve sen tüm bunları anlatamayacağını bildiğin için, derin bir nefes alarak küçücük bir cevap verirsin "O benim evlâdımdı..."

ASIL KIŞ KALBİNDE OLURSA ÜŞÜRSÜN...


Bu bir alıntıdır.


Amaa ben bu yazıyı bir instagram paylaşımında okuduğum zaman o kadar duygulandım ki...

Sanki ben yazmışım gibi yazarın duygularını hissettim. Üstüne eklenecek tek şey, 

hepinize tavsiyelerim olur ancak. Ben hayvan sever biriyim. Sevmekle kalmayıp, bazı sitelerden dağlarda, ormanlarda yaşayan canlara peyderpey ve maddi gücüm yettiğince mama yolluyorum. Bunu sadece örnek olmak için yazıyorum. 

Bazı yakınlarımın ki (Allahtan çok yakın olanlar değil) hayvanlarla ilgili düşüncelerini duyunca şaşkına dönüyorum. Vicdansız ve empatisi olmayan insanlarla görüşmek dahi istemiyorum. 

Ben bu yazıma görsel olarak, kendim işleyip, zevkle duvarıma astığım kedi tablosunu koyuyorum. 


Hayvanlar için dileğim ise hayvan hakları yasasının artık çıkması. Belediyeler atalet içindeler. 

Barınakların halleri içler acısı. Hayvanlar çeşitli işkencelere uğruyor, dövülüyor, aç bırakılıyor, 

iğne ile ya da zehirli mamalarla katlediliyorlar. Sorumluların bir an önce görevlerini yapmaları lazım...


Size, hiç kimsenin ve hiçbir canlının haksızlığa uğramadığı güzel bir dünya ve mutluluklar diliyorum.

Sevgilerimle...


Ece Evren/13.01.2021  


Bugün bulduğum eski bir yayınımı buraya geçeceğim. Bu beni daha iyi anlamanızı sağlayacak. Tabii hayvan severseniz...




Kedimin Anısına...


Hayvan sevmeyenler lütfen okumasın!

Yaklaşık iki saat evvel, kızım ve torunum mutfak kapısından yavaşça içeri girdiler. 

Yanıma doğru gelip, başımı okşadıklarında gözlerimi gayri ihtiyari kaldırdım. 

Ağlayan gözlerle karşılaştım ve bana “Bunu ancak birlikte aşarız, destek ol anne” dediler. 

Hemen anlamıştım. Veterinerdeki hasta kedim ölmüştü. Üstümdeki tişörtü bol yerinden başıma 

doğru çekip yüzümü onlardan gizledim. O saatten beri ağlıyorum. Hayvan sevmeyen birilerinin 

bu yazdıklarımdan anlayamamaları onlar için ne büyük  kayıp bir bilseniz… 


Siz ağlarken gözlerini diken, sadece acıktığında etrafınızda dolanan, can dostlardır onlar. 

Sokak kedisi, ya da cins olsun, aslında benim için hiç fark etmez ama bu bir smokinli dişi kediydi. 

Yaşlıydı. Bu bile benim acımı dindirmiyor şu anda. 

Bunun anlatılamaz bir duygu olduğunu söyleyebilirim o kadar. Onu Yeşilköy’de bulduğumuz ve 

orada bir bahçe katında oturduğumuz yere kızım ve torunum gömmeye gitti. Aslında 

diğer zavallı kedilere göre Dodiş şanslıydı bakım konusunda. 

Hayatımda yeri olan herkes gibi kedimin de gönlümde bir yeri vardı, belki küçük ama çok anlamlı…

Varoluş felsefesinde hayvanlara dair açıklamalar ve dünyadaki yaşam bazında değerleri nedir bilmem ama bizlerin yüreklerindeki yeri, bazı insanların başaramadıkları kadar derindi.

Güle güle Dodiş, seni unutmam asla mümkün değil. Öldüğünüzde toplandığınız yeri, ya da nereye gittiğinizi çok merak ediyorum, bir yandan da mutlaka dünyadan çok daha emin bir yerdir diyorum. 

Tek tesellim de bu. 

Ece Evren 23.01.2018

15.Ocak.2021





14 yorum:

  1. Onu söyleyenlerin vicdanından şüphe ederim! Emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim bana katıldığınız için :)

      Sil
  2. Hayvanı sevmeyen insanı sevemez derler. İnanırım bu söze annem. İçinde o dilsizlere bile merhamet tasımayanın bir insanı tam anlamıyla sevebildiğine inanmıyorum. Can kızım iklimimin şimdiden hayvanları sevmesi onlara merhametle yaklaşması için elimden geliyorum. En azından bu kadarını borçluyum sanırım onlara.

    Umarım birgün herkes kendinden güçsüz olana şevkatle yaklaşmayı öğrenir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Allah yavrunu bağışlasın oğlum. İnsan olsun, hayvan olsun mağdur ve muhtaç olanlarını düşünmek ve elimizden geleni yapmaya çalışmak bize borçtur. Ailene ve sevgili kızına sevgilerimle :))

      Sil
  3. Merhabalar.
    Memlekette iken, 2000 yılının Haziran ayında bir ceviz ağacından kurtardığım ve bakımını üstlenmek üzere bahçeli evimize getirdiğim bir tekir kedi yavrusuyla birlikte içimizdeki hayvan sevgisi dışa vurduğunda, hayvanlara karşı olan ilgimiz daha da bir artmıştır. Ne yalan söyleyeyim yıllar önce hayvanlara karşı bu kadar ilgi duymuyordum.

    Evlerinde hayvan besleyenlerin kaybettikleri hayvanları için döktükleri gözyaşlarına şahit oldum. Gerçekten insan alıştıktan sonra, bir başka şekil bağlanıyor hayvanlara. Eskiden hayvan der geçer giderdik. Artık onların da bir yaratıcısı olduğu ve bu yaratıcının bizim de yaratıcımız olduğunu her zaman hatırlamamız gerekiyor.

    "Asıl kış kalbinde olursa üşürsün" söylemi de çok güzel bir söz. Anlayana, idrak edene ancak tesir eder.
    Kaleminize ve yüreğinize sağlık ve mutluluklar dilerim. Selam ve saygılarımla.



    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar Recep Bey, sizi bloğumda görmek beni her zaman sevindirmiştir. Allah sizden razı olsun. İnanın ben de içimdeki hayvan sevgisini biraz geç keşfedenlerdenim. Yeşilköy'de bir bahçe katında yaşarken tanıştım onlarla. Smokin cinsi bir kedi, karlı bir günde ve tam da ablamı kaybettiğim gün eve döndüğümde,
      kapımızın önünde çıktı karşıma. Bana öyle bir bakıyordu ki anlatmam mümkün değil. Sanki acımı anlıyor gibiydi. Hatta bugün yayınıma onun anısına yazdığım yayını da geçtim.
      İnsanlara hiç acınmadan işlenen cinayetlerin olduğu bir dünyada, bir yandan da bu gariplere yapılan işkenceleri okuyoruz ve resimlerini görüyoruz :(( Her bakımdan tahammül etmesi çok zor günler yaşıyoruz. Vatanımızı neresinden tutsak elde kalıyor. Artık mahşerde anlayacağız galiba her şeyi:((
      Yorumunuz için sonsuz teşekkürler. Selâm ve hürmetlerimle...

      Sil
  4. Gerçekten yazı çok içten ve gerçekçi. İnstagramda bazı fotoğraflar görüyorum, çarpıcı.
    Her yönden daha güzel bir dünya dileği ile sevgili Ece.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değerli kardeşim. Duyarlılığın ve yorumun için binlerce teşekkür ederim. Benim elimden gelen sadece birkaç gün karınlarını doyurmaya çalışmak, o kadar. İnsanların yürekleri katılaşmış maalesef. Buna çok üzülüyorum:((
      Sevgilerimle canım.

      Sil
  5. Asıl kış kalbinde ölürsün çok dokunaklı bir ifade...yalnız ifadenin anlam bulması bunun kalıcı bir bilince çevrilmesinde yatıyor. Hayvanseverlik duygusunun gelişmeyişinin altındaki temel nedenin insanın önce kendini bilmeyişi, tanıyamayışı olduğu, bu yüzden evrensel erdemlere(insan haklarına) yaklaşamadığı yani gelişmemesinin tezahürü olduğu iddiasındayım. Kişi sapkınlık derecesinde değil ama “önce kendini sonra insanları sevmeyi öğrenmeli” bunu neden söylüyorum. Şimdi bir çok insan “kendini beğenmiş” olmaz mıyız diye düşünebilir. Aksine sevmek önce senin kendinle barışıklığında başlar. Bu yüzden değil midir tüm öğretilerde “kendini bil, kendini tanı, kendini sev” şeklinde mottolaşan sözler sarfedilmesi... “Kendini bilen rabbini bilir” sözünün gerçek ifadesinde insanın nihayetinde tüm alemin bir örneği olduğu, kainatta kendini yaratana karşı güzel aynalık görevi yapması vazifesi bulunduğu hatırdan çıkarılmamalıdır. İşte tam bu noktada Allah’ın bize “şah damarımızdan yakın olduğu” hissiyle hareketlerimize neden dikkat etmemiz gerektiğini de buradan kavrayabiliriz. Özetle, kedi babası olarak da bilinen Hz. Ebu Bekir’ den tutunda sayısız Allah dostlarının en büyük özelliği hayvanları da insanlar kadar sevmektir! Herhangi bir canlı türü ayırmaksızın şiddetin, eziyetin her türüne karşı muhakkak bunu yapana cezası verilmelidir. Örnek olarak “çölün ortasında susuz kalmış bir köpeğe binbir zahmetle su taşıyarak veren hayat kadınının cennete konulduğu” ve yine tam tersi “kediyi eziyet ederek öldüren müslüman kişinin! cehenneme atıldığı” menkıbelerde sıklıkla geçmekte ve anlatılmaktadır..İyiliğin en küçüğünün- hatta bu hayvan da olsa- yaratanın bize merhametini göstermekte ne kadar lütüf sahibi olduğunu göstermekte değil midir? ayrıca dediğiniz hayvan hakları yasası” nın bir an önce çıkarılması gerektiğine sonuna kadar inanmaktayım bu sayede “kişilerin kendine bırakmadan her türlü hayvan eziyetinin önleneceğine, caydıracağına ve sorunların önüne bir nebze de olsa geçeceğini inanmaktayım. Saygılarımla Ece evren hanım.

    YanıtlaSil
  6. Yorumunuzu gecikmeden gördüğüm için sevindim doğrusu. Ayrıca önem verip okuduğunuz ve böyle uzun bir yorum yaptığınız için teşekkür ederim. Yazdıklarınıza katılıyorum. Bugün bu yayınıma bir ilave yaptım. Daha evvel düşünemedim, aklıma gelince de ekledim. Dilerseniz okuyabilirsiniz.
    Toplum olarak ne halde olduğumuzda az çok fikir birliğinde olduğumuzu düşünüyorum. Acıma duygusunun yitip gittiği, nadir insanlarda ise sanki onların olması gereken duygularını da üstlenirmişçesine yoğun olduğu insanların arasında olmak aslında beni gururlandırıyor.

    Kendini sevmek konusu ise çok girift. Psikolojik sorunlar dayatılarak veya çeşitli çocukluk travmalarından sonra üstlerine yapışmış kişiler kendilerinden kaçarlar. Bu belki zarar görürüm korkusuyla kaçmak, ya da kendini aslında sevdiğini fark edememek şeklinde anlatılabilir. Ben kendisini çok seven ve her şeye rağmen mutlu olmayı başaran, ya da yapı itibarıyla zaten öyle olan insanların egoist olduklarını düşünürüm.

    Hayvan Hakları Yasa'sının ise tez zamanda çıkacağını hiç düşünmüyorum. Topluma kulağını tıkamış yönetimler, hayvanları mı düşünecekler?
    Tekrar teşekkürler. Sizin, benim tarzımda olduğunu düşündüğüm bloğunuzu inceleyeceğim:)

    YanıtlaSil
  7. Ne insan, ne hayvan için adalet var bu dünyada ne yazık ki. Kedi tablosu çok güzel olmuş. Umarım insanlar günün birinde bu konuda bilinçlenir.

    YanıtlaSil
  8. Zamanla nasıl "evlat" olduğunu bilmeyenler böyle derler."Ben olmasam ona ne olur?" korkusuyla, ondan önce ölmemeyi dilemenin ne demek olduğunu bilmeyenler böyle derler...

    Yaşamayan bilmez ablam, hayvan sevemeyen hiç bilmez...

    Ah ah umarım dünyadaki yaşantımız cennete gitmemize yeter ve umarım orada kedilerimizde yanımızda olur...

    YanıtlaSil

Whatsapp Button works on Mobile Device only

Aramak için kelimeni yaz ve ENTER'la