Aşk |
Biriyle ilgilendiğimi annemden öğrendikten sonra babam, geceleri dosya okurken kafasına takılıp ya da kendince öyle gerektiği için gece 02-04 arası sessizce yatağıma yaklaşıp ve kerelerce uyandırıp odasında nutuklar attı. Ama ben belki de o günlerden kalmadır, benden beklenenin hep tersini yaptım. İçim sürekli isyanlardaydı. Ablamla ağabeyim…Keşke yanımda olsalardı, onlara ihtiyacım vardı, en tatsız günlerimdi. Annem belki tarafsız olamayacağı için belki de babamın korkusundan olmalı, oldukça uzak duruyordu benden… Babamın annemin üzerinde çok büyük baskısı vardı. En ufak bir hatamız hemen anneme fatura ediliyordu. O nedenle olsa gerek, anneciğim benim bir polis memuru ile ilgilendiğimi kimbilir ne zorlanarak babama söylemişti. Babamın, herhangi olabilecek bir terslikten söz ederken bile hiddetli bir duruş sergileyen, olayın vukuunda ise mana verilemeyecek bir sessizliğe bürünen yapısı vardı.
Duyduğu şey tabiî ki hiç hoşuna gitmemişti. Bu onun için bizim hayata açılışımız demekti ve sanırım hazırlıksız yakalanmıştı. Aslında gözden ırak, gönülden ırak sözünden gidersek bu dışarı açılım konusunda kurdeleyi çoktan kesmişlerdi ablam ve İstanbul’da, Galatasaray Lisesine giden abim…
Bende ise ne babamdan, ne de baş koyduğum bu yoldan ötürü korkudan eser yoktu. Babam akıllı adamdı, ama şimdi anlıyorum ki pedagojiden hiç anlamıyordu ya da işine gelmiyordu. Korkutarak caydırmak varken!
Öğrendikten iki-üç gün sonraydı sanırım, beni odasına çağırdı. Belli ki kafasında, henüz bu genci tanımadığı için iddiasız bir polis imajı vardı. İçtimai seviyeden, alıştığım veya gereken ihtiyaçlarımın karşılanamayabileceğinden, polislerin hayatları ve bunun gibi şeylerden özet geçti. Ben suskundum, zaten söyleyebileceğim bir cevap ve verebileceğim söz de yoktu. Aslında akıl devrede bile değildi. Ben çocuktum, 16 yaşımdaydım, babamdan daha profesyonel bir davranış beklerdim şimdiki aklımla. Asosyaldi babam ve bir tek ben kardeşlerimin içinde hala insanlardan ürkerim. Bunu da o seneler ablamla ağabeyimin İstanbul’da okuyup babamın etkisinden kurtulmalarına, iki küçük kardeşimin ise babam öldüğünde küçük olup fazlaca etkisinde kalmamalarına bağlıyorum. Belki de onlar öyle, ben de böyleydim. Ben ortanca çocuktum ve tam da ortalıkta, odak noktasındaydım.
Babam eskisi gibi anneme nutuklar atmıyordu, dövmüyordu da… Şimdi ektiklerini biçme zamanıydı galiba…Çiçek gibi kolay olsaydı çocuk yetiştirmek… Onca kararın altına imza atmaya da benzemiyordu. Biz onun öz çocuklarıydık, dosya değildik… Dosya olup okunmayı, anlaşılmayı tercih ederdim doğrusu. En marjinal çocuğu bendim, ötekilerin ne yapıp yapmayacakları belliydi. Ben körü körüne isyankardım, tepkilerimin nasıl olacağını ben bile kestiremiyordum. Neredeyse onu utandıracak her şeyi yapmak aklımdan geçiyordu. Bazı çok zararlı olmayanlarını yapmaya da kalkışıyordum. Bu gün hala içimde aynı isyan ve kızgınlığın hiç çıkmadığı yerden gelen dürtülerle, neyle, kimle inatlaştığımı bilmeden yaptığım şeyler var. Kurtulmayı isteyemiyorum bile. Bana o an için dertlerimi unutturuyorlar sanki…
O genç polisle yolda rastlaşmalarımızın dışında görüşemiyorduk. Başka türlüsü de ne aileme uyardı ne de o zamanki toplum görüşüne. Üstelik de babamın görevi nedeniyle dikkat etmek zorunda olduğumuz çok şey vardı. Sayfalarca mektup yazıyorduk birbirimize. Ben kıskanç, küçük bir sevgiliydim. Kendimi tanımadığım bir boşluğa korkusuzca bırakmıştım. Sevgi ihtiyacı benim gözümü döndürmüştü sanki. Acaba diyorum annem neyse de babam çabuk mu pes etti? Ve sanki her şey benim isteklerim doğrultusunda olmaya başlamıştı. Cahil ama sevgisini dürüstçe belli eden bir babam olsun isterdim doğrusu. Böyle otorite bence aileden çok, büyük topluluklar içindir. Babam bizi korkutarak demeyeyim ama ürküterek işin kolayına kaçtı. Olaylarda da munis bir kadın olduğu ve bize yumuşak davrandığı için annemi suçladı hep. Sinirini kusmak içinse sudan sebepleri bile bahane edebiliyordu. Belli ki aklım tam devrede değildi, ama kendimi (güya) sağlama alma içgüdüm tıkır tıkır işliyordu.
Bizleri layık olmadığımız bir felakete sürüklemek üzere olan babamın ölümüne çok üzüldüm diyemeyeceğim. O günü hiç aklıma getirmemeye çalışarak onun yokluğunun manevi rahatlığını ve kurtuluşun ne kadar büyük bir nimet olduğunu düşündüm hep. Aile içinde yaşamak mükemmeldir, kardeşler... onlar anlatılmaz mutluluklardır. Annem ve babam, yapıları uymasa da, birbirlerine katlanıp, bizi hayata kavuşturdukları için onları rahmetle anıyorum. Beraberce yapabilecekleri tek ve en güzel şeyi yapmışlar….
Ece Evren 12.07.2016
Ece Ablacım bir nesil çocuklarını korkutup tehditler savurarak büyütmeyi kimden öğrendi acaba , hem de toplumun aydın kesimi diyeceğimiz eli kalem tutmuş okumuş kişileri. Yazdiıkların içimde derin yaralar açmaya devam ediyor, yaşadıkların bana çok tanıdık geliyor
YanıtlaSilCanım Tigris'im.Neden? neden? diye o kadar çok düşünmüşümdür ki.Ama mantıklı bir açıklaması olamaz zaten, affı da.Yaralanma bebeğim, senin üzülmene asla kıyamam.Öpüyorum kızımı çok.
SilBunları anlatma gücünüzden dolayı sizi çok başka bir yere koyuyorum :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ediyorum.Sevgimle :)
YanıtlaSilDevamını sabırsızlıkla bekliyorum :) Sizi seviyorum :)
YanıtlaSilBen de sizi seviyorum :)
SilAblacım kim bilir ne kadar cok genc - cocuk bu yazıyı okurken senin yerinde kendi gordu? Yasanan cok sey var ama cogu gizli kalıyor aile icinde hersey olup biter ama aile iste et ve tırnak gibi gercekten naparsan yap atamayacagın bi butunun parcaları gibiyiz.Onları cok seviyorum :) Emegin icin de sana tesekkur ediyorum Ece ablacım :)
YanıtlaSilNe kadar yuva varsa dünyada, hepsinin yaşantıları güzel olsun dilerim.Ama çocuklar...Onlar hep güzellikler yaşasınlar ki, hayatın çarkına karıştıklarında onunla mücadeleyi hem kendilerini güvende hissederek, hem de başkalarının haklarına saygılı olarak yapsınlar.İlgine çok teşekkürler Kübra kızım.Sevgiyle kal :)
SilEce ablacığım, açık yüreklilikle toplumda üstü kapalı yaşanan baskıcı, korkutarak terbiye yetme yöntemini yazdığın için teşekkür ediyorum. annem babam muhtemelen seninle yaşıtlardır, ama inan bunlara yabancı değiliz.
YanıtlaSilMedine kızım, az farklılıklarla yaşanıyordur mutlaka.Ama olmasa keşke.Yaraları ömür boyu geçmiyor.Sanırım annen ve babandan ileri yaşta olmalıyım.Ama olsun, sizler benim değerli kızlarımsınız.Sevgiler yavrum :)
YanıtlaSilOkuyan herkesin kendinden bir parça bulduğu bir yazı bu, her bölümü ayrı güzel. Keşke böyle olmasaymış demekten başka bir şeyimiz kalmıyor ya elimizde o en kötüsü galiba. Yapacak bir şey yok çoğu zaman. Elimizde özgür ruhumuz var ama, inadımız var, hayata karşı dik durmamızı sağlayan gücümüz var. Küçük kız çocukları güçlü kadınlara dönüşüyor, bunu unutmamak gerek. Ellerine sağlık ablacım yine çok güzel olmuş.
YanıtlaSilNe güzel bir yorum.*Kız çocukları güçlü kadınlara dönüşüyor*.En çok bu ifaden hoşuma gitti.Sizleri çok seviyorum.
SilGenel de bu cesaret hep evin en küçüğün de olur ama şimdiler de buna ergen cesareti deniyor. Aile olmak çok güzel de sadece birliktelikten öte bir de ruh arıyor insan değil mi?
YanıtlaSilEvet Hatice, büyük bir dikta olan bir evde her şeyi göze almak zaten şaşılacak şeymiş.Tabii ki aradığımın bir erkekten öte güvenebileceğim, sığınabileceğim, ancak karşı cinsin cazibesiyle bu arayışa girmemden başka türlü bir izahı yok.Benden on yaş büyük ve emniyet mensubu olması herhalde şanslı olduğumdandı, zarar görmememin başlıca avantajlarıydı.
Sil