Surda sabah |
Sur'da Bir Sabah...2
Kimileri ise yorgun, uykularının en derinlerinde ama rüya olmasını diledikleri nice yaşadıkları hafızalarında, aynı canlılıkla rahatsız edip durmakta. Ama yok...Güneş bir sabırsızdır bugün, bu savaş sonrasını andıran yerdeki insanları ayağa dikmekte kararlı sanki. Fatma bacı gözlerini oğuştururken, daha dün dönebildiği iki göz odalı evinin yer yatağında, uyandığı an yaşadığı o kabus dolu günler akın eder aklına. Kim bilir kaç seneler yeter mi ki bunları unutmaya? Can korkusu bu, hiç bir şeye benzemez. Daha dün geldiğinde, evde düzen diye bir şey olmaması bile , onun yuvasına kavuşma sevincini engelleyememiştir. Hasta kocasına yere bir yatak atarak hemen dinlenmesini sağlar. Adam çok inliyor, hiç bir kelam da etmiyordu. Ellerini göğsüne kavuşturmuş, açmıyordu bir türlü. Üşüyormuydu ne?
Bir oğlu vurulmuştu merakı yüzünden gittiği çatışmanın ortasında, şimdi mezarda, diğeri dağda. Gözyaşları herkesin hakkıdır, başlar daha kalkamadığı döşeğinde ağlamaya.
Hatırladıkları acıtınca yüreğini tekrar başını düşürüp yastığa, yorganın karanlığına sığınmak ister. Vurulan oğlunun hayali dikilir birden başına. Hıçkırıklarla boğulur adeta. Başlar dualar okumaya, yavaş yavaş çekilir hayal gözlerinin önünden, birden rahatlar aklı hayalde takılı kalsa da. Gözyaşları durmak ve o vazifelerini yapmak zorundadır. Yavaş hareketlerle epeydir hasta olan, uyuyup uyumadığı belli olmayan kocasının yanından kalkmaya çalışır hafif sendeleyerek, başarır sonunda. Yaşı o kadar geçkin değildir, kırk üç ya kırk dördün başlarındadır şunun şurasında. Ama yaşadığı hayatın zorluklarının üstüne bir de o talanda, top tüfek sesleri arasında, korkudan çocuklarına sarılıp titrerken gözlerinin altlarına mor halkalar nasıl da fırsat bilip yerleşmişler ki öyle... Geçerken mutfağa, duvarda asılı yarısı kırık aynaya gözü kayıp baktığında.
Eve ev, mutfağa mutfak demeye şahit ister, yine de şükreder Yaradan'ına. Erkek kardeşini huzursuz ettikleri o günler gelir aklına. Üç çocuk kendisinin, beş çocuk ağabeysinin. Yengesinin suratı bir gariptir hep ağabeysi dışarı çıktığında. Dönme günü gelip çatınca onların yanlarına verdikleri erzakların olduğu torbadaki çay ve şekeri çıkarıp koyar eski, yıpranmış masanın üstüne. Hemen çay yapmak için hazırlığa başlar, vatanın her yerindeki kadınlar gibi. Tüpü yoklar önce, doluya yakındır, iyi ki bir patlamada isabet almamış diye düşünüp şükreder Allah!a. Bir bakar dolapların içine, hiç bir şey bulma amacıyla değil ama öylesine işte. Gözüne bir paket maya çarpar.Bir kaç kap yıkar, özlemiştir evinde iş yapmayı. Hamur mayalar, eski ama temiz kalmış bir büyük bezle sıkıca kapar üstünü. Hala yorgundur hem yüreği, hem bedeni. Kocamı nasıl doktora götürürüm diye tasalanır birden. Çok hastadır adam.
Hamuru beklerken, daha demlenmemiş çaydan bir bardak alıp bahçeye yönelir. Güneş cömert olacağa benziyordur sanki o gün. Dışardan bakar gündüz gözüyle evinin duvarlarına. Mermi deliklerinden nasibini almıştır. O eski ev değildir sanki, tatsız tuzsuz görünür gözüne. On yaşındaki kızı kalkıp gelir yanına. Sarılır anasına. Öper onu kara saçlarından. 'Anne tekrar okuluma gidecek miyim?'diye sorar.
'Bakalım kızım'der ona. Hamur mayalanmıştır düşüncesiyle içeri doğru gider.
Ece Evren 22.06.2016
Kaleminize,gönlünüze sağlık. Güzel ve dokunaklı bir hikaye okudum. Ve inşallah barış tez zamanda hasıl olur canım memlekette
YanıtlaSilHoş gelmişsiniz Mehmet kardeşim.Dilerim öyle olur.Ne kadar rahat yaşasak da onları düşünerek şükretmek değil sadece ama dua etmeliyiz.Hem de çok... Barış insanlara daha ılımlı düşünme yollarını da açar.İsyan ettirilen bir yürek nefreti tanır.Dilerim vatanımızda yaşarken kardeş ve aynı topraklarda nice senelerdir yanyana yaşayan kader birliği yapan insanlar olduğumuzu hiç unutmayız.Allah'a emanet olun.Çok teşekkürler.
SilEce Ablacığım, yüreğine sağlık... Bunlar gerçek hayatlar, gerçek acılar ne yazık ki... Bir filozof, insanların birbirine saldırmasını ve savaşmasını anlayamamış ve insanoğlunun delirdiğine karar vermiş. Haklı, belki de...
YanıtlaSilToplu bir delilik söz konusu.Zalim dünya yöneticilerinin nefreti aşıladığı, halkları, şaşkınlıktan deliliğe giden yol üzerine terketmesi sonucu olacağı buymuş demek ki.İnsan haklarına önem veren ülkeler biraz daha standart yaşamı koruyorlar da , böyle deli gibi bir o yana bir bu yana vuran kararsız, yönsüz siyasetle olacağı bu.Ben vatanımda güvenle yaşayamıyorsam, hiç bir şeyden emin değilsem o vatan değil zindandır benim ve herkes için.Yazık oldu, dilerim daha fazla yazık olmaz canım.O filozofun adını senden rica edebilir miyim Blana'cığım?.Zaten ben hep insan ve yaşam, toplum psikolojisi üzerine ne bulursam okuyorum.Yorumunda yazarsan sevinirim canım.Sevgiler kızıma.
SilArthur Koestler. Şu ara Livaneli'nin Orta Zekalılar Cennetini okuyorum, orada da bahsediyor. Hem filozof, hem asker, hem siyasetçiymiş. Eşiye birlikte intihar etmiş. İlginç bir adammış Ece Ablam <3 <3
SilÇok teşekkürler canım kızım.Okumak vacip oldu.Merak ettim zira.Sevgiler Blana :)
SilÇilekeş bir Anadolu kadını canlandı gözümde Ece ablacım. Yok mu böyle hikayeler, hem de öyle çok ki. Hele şimdilerde... Ramazan gelmiş, bayram gelmiş, farkına varamayacak kadar dertle yoğrulmuş analar, harap olmuş şehirler...
YanıtlaSilÖyle Emine kızım.Aklım ve yüreğim vatanım ve tüm Türkiye'nin her yerinde acılara garkolan insanlarla dolu.Yaşam böyle deyip kabullenilecek şeyler değil.Allah çekip sabrettiklerini onların ibadetleri sayar inşallah.Dün onlarca video seyrettim.Sur olaylarıyla ilgili.Artık üzülmek tembellik diye düşündüm, öğrenmem lazım neler oluyor dedim.İçim sızladı.Salihli'de evi olan, Diyarbakır'da şehit olan bir Jandarma Basçavuş Astsubay'ın iki yetiminin öyküsünü dinledim birinci ağızdan.Şimdi onların hikayesini yazmak istiyorum.Yorum için teşekkürler canım kızım.Allah'a emanet ol.
SilMemleketin bir köşesinde eğlence ve umursamazlık, diğerinde yıkım, göz yaşı ve hüzün hakim! Dilerim gelecek bayramlar, Ramazanlar, güzel günler hepimiz için gelir. Böyle bir anlamı olmuyor çünkü, bu vatanda gerçekten insan gibi yaşayacağımız, birlikte sevineceğimiz, birlikte ağlayacağımız, hep bir olacağımız günlerin gelmesini diliyorum. Kalemine ve yüreğine sağlık Ece Abla, o yaşanmışlığı, okuduklarını ne güzel aktarıyorsun bizlere.
YanıtlaSilSağol Serhat bu güzel yorumun için.Dilerim o günler yakındır.Sevgilerimle oğlum :)
SilNasıl hak ediyorsak öyle yönetiliriz diye biliyorsun çok ünlü bir söz var ama kurunun yanında yaş da yanıyor. Bu ülkenin büyük çoğunluğu bunları hak etmiyor. Ama bölünmek için her şeyi yapanlar, terörist mezarlarına (kimse nasılsa bakmaz diye)Hint keneviri ekenler, başımızdakilerin açılımları saçılımları derken bu hale gelmemiz kaçınılmazdı. Hangi ülke olursa olsun bölünmek isteyenler olursa o ülkede huzur olmaz ve sonunda iç savaş çıkar:( sevgiler..
YanıtlaSil