Kurtlar |
Çocuklar Hep Masumdur...
-Nesi var çocuğun dadı?
-Birden oldu padişahım, henüz çıktı sütanne, neden fark etmedi ateşini; ben de anlayamadım doğrusu…
-Hekimlere haber salındı mı?
-Evet padişahım...
Padişah, hekimler gelene kadar odadan çıkmaz. Cam kenarında ayakta durmaktadır. Saraydaki hareketlilik herkes tarafından fark edilmiş, fısıltılarla haber yayılmıştır. Toygül ’dilerim beni yormadan olur bu iş…’ diye içinden geçirirken, çok kararlı bir duruşu vardır.
-Nerede kaldı bunlar?.. Padişah odanın içinde hırsla dolaşıyor, dadı ise telaşla suya batırarak ıslattığı tertemiz beyaz tülbentleri iyice sıkıp, şehzadenin alnına bir koyup, çekip; ateşini düşürmeye çalışıyordu. Derken üç hekim birden telaşla içeri girdiler ve padişahın önünde yerlere kadar eğilip; hemen yavruya yöneldiler. Biri muayene ederken, üçü birden fısıldayarak fikir alışverişinde bulunuyorlardı. Padişah,
-Sesli tartışın!.. buyurdu.
-Padişahım, ülkede küçük çocuklarda bir salgın var ama henüz neden kaynaklandığını bulamadık. Şehzademizi sıkı kontrole alacağız. Dadıdan aldığımız cevaplar; basit ya da diş çıkarma ile ilgili bir ateşi düşündürüyor. Dilerim kısa sürede sağlığına kavuşacak, zira her şey normal görünüyor. Tasalanmayınız, izninizle yirmi dört saat takip edeceğiz.
Padişah son kez çocuğun yanına gider, uzunca bakar ona ve
-Umarım hekimler… der ve çıkar.
Ülkedeki çocuklar ise, birbiri ardına ölüyor; anaların ağlama sesleri perde perde yankılanıyordu. Hekimlerin elinden hiçbir şey gelmiyordu. Günde otuz-kırk çocuk havale esnasında can veriyordu. Herkesi çocuklarından yana bir endişe sarmıştı. Kimi “Aç bıraktı bizi padişah, zulmetti bize, sürekli kuru ekmek yedi bizim çocuklarımız…” diyor ve kimi de “inşallah onun da canı yanar” diyerek ileniyorlardı. Çok fakirdi halk. Bu ülkede; birbiriyle asla kıyas edilemeyecek, iki aykırı yaşam sürüyordu. Birinde şaşaa ve sonsuz tüketim, diğerinde sefalet ve hastalık...
Buğra Bincan’ın ateşi düşmek bilmiyor, biraz düştüğünde ise ağlama krizleri ve eşlik eden hayvan sesleri ortalığı inletiyordu…
Şehzadenin odasında görevliler ve sütannesi de olmak üzere hekimler; gözlerini ona dikmiş bekliyorlardı. Upuzun saatler geçmek bilmiyordu. Hocalar sarayda sürekli Kuran okuyorlar ama gaflete düşmüş olmalılar ki, birinin bile aklından ülkedeki hasta çocuklar için de dua etmek geçmiyordu...
Ece Evren/Halkalı 16.07.2018
Çok güzel gidiyor.Maşallah
YanıtlaSilTeşekkürler Yıldız 😊
SilAteş düştüğü yeri yakar.Keşke hiç bir çocuk bilmese kötüyü, başına gelmese hiç bir kötülük. Ailelerinin günahlarını hiç çekmeseler. Baba olarak, padişahın o an hissettiklerini düşünmek bile yıkıyor beni.Kafamızı kaldırıp, bakamıyoruz yanıbaşımızda olan bitene çoğu zaman. Etkileyici olmuş, emeğinize sağlık.
YanıtlaSilKeşke kardeşim... Ben lisedeyken hem hocasını hem de tarih dersini nedense hiç sevmezdim. Bunda; ablamın ve babamın baskıcı tavırlarının rolü vardır mutlaka diye düşünüyorum. Çok sonraki senelerde, şimdi rahmetli emekli lise tarih öğretmeni ablamla, eşlerimiz öldükten sonra tarihe dair sohbetlerimiz olmuştu ve kaynağım kuvvetliydi. Bu masala benzer şeyi yazarken google,dan öğrendiklerimden sonra yeniden eski soğukluğuma dönmek istiyorum. Zira o kadar çok çocuk öldürülmüş ki, ne imana sığar ne insanlığa. Vicdansız her zaman vicdansızmış...
SilTeşekkür ederim 😊
Tüm bölümleri okudum merakla devamini bekliyorum 😊
YanıtlaSilNerede bitiririm, sonunu nasıl bağlarım bilemiyorum canım 😊
Silherkes kendi canını kıymetlisini düşünüp dua ediyor tabi
YanıtlaSilMeltem, yorumların o kadar hoşuma gidiyor ki :)
YanıtlaSilÜlkedeki çocuklara dua etmemelerine de sinirlendim yaaaa.Bakalım şimdi ne olacak?
YanıtlaSilO zaman da öyledir sanırım :))) Şimdiki hallerinden tahmin yürüttüm. Osmanlı tarihini okuyorum, anlaşılır gibi değil olanlar canım ...
Sil