Eğlence |
Geç Kalan İtiraf 13.Bölüm
Bir gece kulübünün önünde dururlar. Gayet ışıltılı ve cazip görünen bir yerdir burası. İçeriden hatırı sayılır yükseklikte bir müzik sesi geliyordur.
Hacer arabadaki tavırlara çok kızmıştır ve onlarla olmayacağını, arabada kalıp kitap okumak istediğini söyler. Hepsi şaşırmıştır.Böyle bir hareket beklemiyorlardır Hacer'den. Hatta Hacer, arabada kalıyor gibi yapıp, sonra oradan kaçıp gitmeyi bile düşünür. Bir anda Lale
-Kızcağızı ciddi ciddi kızdırdık, haliyle kaldıramadı...
Şerif Lale'ye, Hacer'in kendilerine katılmasını önermesini, "birazcık eğlenmenin ne zararı olur ki?" demesini ister.
-Sahi Hacer nereli?
-Sadece Karadenizli olduğunu biliyorum, neresindendir hiç söz etmedi...
-Aaaaaanlaşıldıı, diye uzatır Şerif. Neden atarlı şimdi anlaşıldı. Korkulur valla... Lale onların uzaklaşmalarını ister ve erkekler mekâna doğru giderler.
Lale arabaya girer ve çekindiği için, Hacer'in ön çaprazına oturur. Tedirgin bir sesle
-Hacer,der. Hacer,
-Evet, diyerek Lale'ye gözlerini diker. Lale onu hiç böyle sert görmemiştir...
-Hacer özür dilerim,senin bu davranışları sevmediğini bildiğim hâlde, hata üstüne hata yaptım. Ne olur, biraz eğleniriz; aşırılık yapmayacağım sana söz...
-İnanayım mı?
Vallahi diyorum, hadi canım bak yurt on ikide kapanıyor. Geç kalmayız, biraz eğlenmeni istiyorum.
-İyi, girelim bakalım ama güvenimi kırma!
İlk defa geldiği bu yer onu telaşlandırmıştır. Onlar ne yaparsa aynını yapmak için hep geride kalır. Lale onu çekiştirerek her etabı rahatça atlattırır. Vestiyerin ne olduğunu anlatırken Hacer'e fısıltıyla, Hacer hem ceketini verir, hem de içinden bu deli kızı ne çok sevdiğini düşünür. Şu anda kendisine; hayatı boyunca bir daha böyle bir yere gelemeyecek olsa bile, bir tecrübe kazandırıyordur Lale... 'Görgü böyle birşey olmalı...' diye düşünür Hacer... İçeriye adımını attığı anda duyduğu müziğin ritmi onu heyecanlandırır ama soğukkanlılığını muhafaza eder.
Hacer heyecanlı olmasına rağmen yanındakilere; ilk defa gidiyor havası vermemeye özen gösterir. Görünüşe göre iki çifttirler. Ona göre ise Lale iki arkadaşıyla gidiyordur. Ha zamana yaymıştır erkek arkadaş çeşitlerini, ha bu gece başa çıkacaktır ikisiyle de. Hiç üstüne alınmaz Sinan ile Şerif’in varlıklarını. Aslında çoktan pişmandır geldiğine. İçten içe hayıflanır durur.
Onlarla asla keyiflenmeyecektir. ‘Sosyalliğe böyle en tepesinden dalmanın ne gereği vardı ki? Ben nasıl eşlik ederim şimdi bunlara? Artık dayanabildiğim kadar…’ Gerçekten de öyle olacaktı…
Diğerleri, Lale ile Hacer’in kollarından tutarak bara doğru çektiler. Hacer Sinan’a sertçe “kolumu bırak!” dedi. Sinan bozulsa de anlayışla karşıladı. Bu tabureler de neden böyle yüksekti ki, nasıl rahat edilir bunların üzerinde? Hacer’in iç sesi durmak bilmiyordu. Her şey ona öyle yabancıydı ki… Ayaklarını koyup yükselerek kendini sabitledi. Bakalım eğlenceden anladıkları neydi, izlemeye başladı.
Hacer birden barmenle göz göze geldi. Nasıl bakıyordu öyle hiç kız görmemiş gibi… Birden bakışlarını sertleştirdi. Diğerleri alkollü içeceklerini alırken, barmen Hacer'in istediği gazlı içeceğini çekinerek uzattı. Seyre devam ediyordu Hacer… Şu ana kadar neşenin kırıntısı yoktu onda.
Yarım saate kalmadı alkol tesirini gösterip, gençlerin kanlarını kızıştırmıştı bile. Gittikçe temposu yükselen müzik, Hacer’in kulaklarını çok rahatsız etmişti. Kimseye belli etmeden ilacını çıkardı, kalan içeceğiyle içti. Gençler deli gibi dans ediyorlardı. Işık oyunları, dönüp duran renkler Hacer’in dengesini iyiden iyiye bozmaya başlamıştı. Tam da o sırada yanına bir genç yaklaştı.
-Yalnızlık size hiç yakışmamış… der demez Hacer, bir anda kayarak tabureden yere yıkıldı. Vücudu istemsiz bir yığın hareketle sarsılmaya başladı. Ok yaydan çıkmıştı. Nöbet tüm yoğunluğuyla esir almıştı onu. Genç şaşkına dönmüş bağırıyordu.
-Bu kız nöbet geçiriyor…
Başına herkes toplanırken bile, müzik ve ışık gösterisi devam ediyordu. Bir doktor adayı barmenden kaşık istedi. Ambulansa gelene kadar ağzının içine soktu. Bu tedbirlerden biriydi. Hacer şiddetle sarsılmaya devam ederken; Lale yere çömelmiş vaziyette arkadaşına sarılarak hıçkırarak ağlıyordu. Demek arkadaşının hastalığı vardı, kendisine söylemekten çekinmişti. “Bu kadar güzel kız, neden Allah’ım” diyordu aralarda sessizce…
Ece Evren/Milas 18.09.2018
Yanlış bilmiyorsam eğer genellikle epilepsi hastaları "yoğun ışık" ve "yoğun gürültü" ortamlarında daha çok rahatsız oluyorlarmış,Hacer'in durumu da buna benziyor gibi..🤔Umarım sonu iyi biter..Emeğinize sağlık..🙂
YanıtlaSilHikâye uzuuun Ertuğrul. Mesleği itibarıyla Hacer'in daha sağlıklı olması gerekiyordu ama hastalık bu, nereye uğrayacağı belli olmaz. Teşekkürler yorum için :)
YanıtlaSilYoğun ışık körüklemiştir. Bu durumda nöbeti rahat geçirmesi sağlanır. Hikaye gitgide merak uyandırıyor.
YanıtlaSilBir hastadan hikâyesini dinledim.Her türlü uyaranın fazlası nöbeti tetikliyor.
SilHay Allah cok üzüldüm Hacer e 😪
YanıtlaSilEvet, hayat acımasız maalesef. Sevgiler Derya'cım :)
Sil