Alıntıdır. Sayın Deniz Zeyrek-Sözcü Gazete'si yazarı.
Size bugün bir mutluluk hikayesi anlatacağım.
"Bahtiyar"
Kars'ın Susuz İlçe'sinde tam iki yıl önce 2018 Şubat'ında banka şubesinin önüne bırakıldığında perişan durumdaydı. Havanın ayazı insanın nefesini donduran cinstendi.
Kafasında kürek izleri vardı. Dişleri dökülmüştü, ayağının biri topaldı. O kadar yaşlıydı ki göz kapakları gözlerinin üzerini kapatıyordu. Kulakları kesikti. Belli ki gençliğinde çoban köpeğiydi ve artık işini yapamadığı için ölümüne dövülerek sokağa atılmıştı.
Başka bir şehirden Susuz'a çalışmaya gelmiş ve hayvan sevgisiyle herkese örnek olmuş Hasan Bey (Kamu görevlisi olduğu için açık kimliğini yazamıyorum), ihtiyarın durumuna kayıtsız kalamadı. Hemen bir tasma ve zincir bularak lojmanının bahçesine aldı. Karnını doyurdu, yaralarına baktı ve ona yaşadığı acılara inat "Bahtiyar" ismini verdi.
Bahtiyar o gün ilk kez kuyruğunu salladı. Yaşına aldırmadan gençmiş gibi Hasan Bey'in kucağına atlayarak sevgisini göstermeye çalıştı. O kadar uysaldı ki sokak kedileriyle hemen kaynaştı. Bir kedinin omuzuna çıkması, dakikalarca kalması onu mutlu dahi ediyordu.
Taşrada ne yazık ki kış aylarında çok fazla yaşlı ve yavru sokağa atılır. Anlayacağınız Bahtiyar gibi başkaları da vardı.
Hasan Bey bir çözüm bulmak için kolları sıvadı. Belediye Başkanı Oğuz Yantemur'a giderek "bir yer yapalım" önerisinde bulundu. Aklındaki yeri şöyle tarif etti:"Öyle bir yer olsun ki özgürce dolaşabilsinler, öyle bir yer olsun ki karınlarını doyurabilsinler, öyle bir yer olsun ki sadece sevenler gel(ebil)sin. Öyle bir yer olsun ki ne trafik kazası yaşasınlar, ne soğuktan donsunlar, ne de kurtlar kapsın."
Başkandan olumlu yanıt gelince harekete geçildi.
Eski Cilavuz Köy Enstitüsü'nden kalan ahır, artık onlar için yuva olmuştu.
Başlangıçta yatılı okulun yemek artıklarıyla doyuruldular. Hasan Bey "ya okul kapanınca ne olacak? Paramız da yok" dedi. Başkan Yantemur,"olsun umudumuz var, aç bırakmayız" karşılığını verdi. Adını "Cilavuz Şefkat Evi -CŞE-koydular.
Zamanla sosyal medyada hesapları da oldu. (Twitter'da "Susuz'un Patileri-@CilavuzE- İnstagram'da"Cilavuz Şefkat Evi-@susuzun_kimsesiz_patileri-)
Artık hayvan dostları onlardan haberdardı. Her türlü yardım yağmaya başladı. Mamalar, battaniyeler, kap kacaklar ve nakit desteği. Bugüne dek CŞE'NE 95 BİN TL nakit, 200 bin Tlye yakın ayni yardım ulaştı.
Zamanla sayıları 105e çıktı. Kısırlaştırmalar başladı. Bugüne dek 177'sii kısırlaştırıldı.
Anlayacağınız Bahtiyar ile Hasan Bey, sorumlu belediyecilik anlayışının da desteğiyle büyük bir iyilik hareketi başlattı.
Dün gece Kars'ta hava sıcaklığı (-)17 dereceydi ve 100'den fazla can dostu karınları tok bir şekilde sıcak sobalarının etrafındaydı.
Bu arada Bahtiyar'ın, Keftar ve Tello isimli iki yaşlı dostu daha var. Gençlerle baş edemediğinden onlarla yarenlik ediyor.
Alıntıdır. Sayın Deniz Zeyrek-Sözcü Gazete'si yazarı.
Şimdi benim yorumum gelsin.
Bu her ne kadar mutluluk hikâyesi diye düşünülse de, hayvanın bile mutsuzluk günlerinin üzerine tam bir mutluluğu oturtamayız. Zira insan zulmüne maruz kalan hayvan bile olsa onda büyük ruhsal yaralar açılır... Artık insanlara zor güvenir, ürkekleşir.
Hayvanların sadakati bizimkilerle ölçülemez. Zaten devrimizde insan ve sadakat kelimesi yan yana hiç de güzel durmuyor. İnsanlar; yaradılışlarından olan hasletleri bile birer birer kaybediyorlar. Dünya, üzerinde sadece bizim yaşamamız için yaratılmamış. Hayvanların sokaklarda, dağlarda ve ormanlarda yaşamaları zaten onları tüm tehlikelere açık bırakıyor. Bazıları hayvan nefretlerini ağızları dolu dolu " önce insan gelir akadaş!"diye belli ederler ya. Şimdi o sözlerinin tam tersi önce insan falan gelmiyor. Onca katliamlarda birçok insan ölüyor. Kadın cinayetleri dur durak bilmiyor.
Ve hayvan katliamları ülkemde moda oldu. Gün geçmiyor ki bir beldeden, şehirden böyle bir haber almayalım. Bu insanlarla aynı vatanı paylaşmaktan arlanıyorum.
Bloğumda artık hayvanlarla ilgili duyduğum hikâyeleri paylaşacağım ömrüm yettiğince. Gelirim yettiğince de onlara mama göndereceğim. Ancak böyle içim rahatlayacak.
Şimdi asıl hikâyeyi birebir yaşayanların ağzından aktaralım.
"Ayaz bir şubat sabahıydı dövülerek terk edildiğinde. Kafasında kürek izi, yüzünde yılların yorgunluğu vardı. Yarasından kan, gözlerinden hüzün akıyordu. Kocaman cüsseli çoban köpekleri dişleri döküldüğünde, ayakları aksadığında geri dönemesin diye uzaklara atılır. Bahtiyar kışın zemherisinde, arzı kar kaplamışken atılmıştı Susuz'a...
Küçücük ilçede iki lokantanın çöpleri güçlü köpeklere aitti. Dişleri kalmayan ihtiyarlar orada ekmek kavgasına nasıl gireceklerdi?
Yaralarını temizledik. Emek verdik. Peki ihtiyar ne yaptı? Ekmeğini yavru kedilerle paylaştı, buz gibi soğuk gecelerde pofuduk tüylerinde ısıttı kedi yavrularını. Sokak sadece soğuk değil, tehlikeliydi aynı zamanda. Kötülük yine bulacaktı Bahtiyar'ı. Büyük diye korkacak ve taşlayacaklardı onu. Sonra ona saldırgan diye iftira atacaklardı. Anne babalarından kötülük tohumu ekilmişler.
Az gören gözleri, tutmayan ayakları ve dökülmüş dişleri ile kedi yavrularını kollayan Bahtiyar artık saldırgandı... Önceki yıllarda terk edilenler çoğaldığından, artık insanlar belediyeden çözüm isterlermiş. Sonrası mı? KATLİAM... Yavru yaşlı demeden hepsi zehirlenirlermiş.
"Bu defa ilçeye bir belediye başkanı seçildi. Oğuz Yantemur 'du başkanımız artık. Yazan kişi anlatmaya devam ediyor: "Hiç unutmam bir gün camiden çıktım yürüyorum. Önümde iki kişi var. Birisi diğerine"bu Oğuz Başkan itleri hâlâ zehirlemedi" demişti...
Ah cehalet... Cuma namazından çıkıp, Cuma Suresi'nin ilk ayetinden bihaber cehalet...
Buyurmuş ki Allah'u Teala:
Göklerde bulunanlar da yerde bulunanlar da egemenliğin mutlak sahibi, her türlü eksiklikten uzak, üstün ve her işi hikmetli olan Allah’ı tesbih ediyor.
Yalnız Oğuz Başkan farklıydı. Ben cani değilim diyordu. Köpeklerin oyu yok ama ahı var diyordu. Oğuz Başkan'a baskı kuranlar vardı. Yılların alışkanlığı olduğu üzere zehirli köfte ile acı içinde can vermeleri içindi bu baskı.
İşte Bahtiyar böyle bir iklimde ve ortamda terk edilmişti.
Ama o hem insanların, hem de hayvanların haklarını koruyacağı zorlu bir mücadele yolunu seçti. Buralarda hiç denenmeyeni.
Bir şefkat evi kuracaktı. Tüm tehlikelerden uzak olacak, özgürlüklerini kısıtlamayacak, tüm hayvanların gereken kontrolleri yapılacak, karınları doyacak bir şefkat evi...
Öyle bir an gelecekti ki, oradan sahiplendirilenler, bazen zincirlerinden kurtulup, kilometrelerce yolu koşarak aşıp şefkat evine döneceklerdi. Öylesine benimsemişlerdi...
İşte bu Cilavuz Şefkat Evi'nin en büyük ve önemli başarısıydı.
Şimdi internette @mamaiste.com sitesinden #bahtiyartişörtü temin edilebiliyor ve bütün geliri Cilavuz Şefkat Evi'ne aktarılıyor.
Ve kıdemli Bahtiyar emekliliğini o huzur dolu yerde yine kedilerine kucak açarak geçiriyor. "
Anlatan birebir bu hikâyenin içinden bir kardeşimiz. @susuzun_kimsesiz_patileri
Tüm canlılarla barışık yaşayacağımız günler umuduyla...
Artık hayvanlar için şiir yazmaya karar verdim. O zaman tarihe bir şiir geçeyim.
BİR BAHTİYAR VARDI,
SIRTINDAN ÇOBANIN DEĞNEĞİ,
ETRAFINDAN İSE KURTLAR EKSİK OLMAZDI...
GÖREVİNİ YAPAR, YİNE DE SAHİBİNE YARANAMAZDI
YEMEĞİ Mİ?
KAH OLUR KAH OLMAZDI
ZATEN BAZILARINDA
DOĞUŞTAN VİCDANDAN ESER OLMAZDI...
ÇOBAN CAHİLDİ, SADAKAT VE MİNNETTEN ANLAMAZDI
HASSASTI BAHTİYAR
BİR O KADAR DA SABIRLI
ONUN KOLLAMASI GEREKEN KOYUN VE KUZULAR VARDI
SAHİBİNE SABRETMESİ DE BUNDANDI
SENELER GEÇTİ SONRA...
HER CANLI GİBİ O DA YAŞLANDI
SAHİBİ O'NA OMUZLARINDAKİ YÜKMÜŞ GİBİ DAVRANDI
HASSASTI BAHTİYAR, ANLADI
GÖZLERİNDEN YAŞLAR SÜZÜLDÜ...
İSTENMEDİĞİNİ ANLADI
AĞILA GİTTİ HEMEN
ONLARLA DOLAŞTIĞI
SAHİPLENDİĞİ KOYUN VE KUZULARLA VEDALAŞTI...
O'NUN ADI BAHTİYAR'DI...
Ece Evren 20.Haziran.2021
Yıllarca koyunları için ya da kapıya zincirleyip, gayet kötü şartlarda kuru ekmek, pis suyla bakıp dövülüp atmak! Şahane, muhteşem Anadolu insanı işte bu! Bize hep yalanlar anlattılar, Anadolu irfanımış, ANadolu kadınıymış, İSTİSNALAR DIŞINDA maalesef bu canlara tecavüz, işkence, dahil sadist güdülerinin uygulama alanı olarak kullanıyorlar, geçen gün Ekşi Sözlük'te vardı Şanlıurfa'da Suruç'ta 7. kata köpek çıkartmışlar, aşağı atmak için, atıp gülerek videoya çekmişler (hasta oluyoru o yüzden videoya tıklamadım) CANİLER arasında yaşıyoruz, işte bu alıntıdaki gibi İYİ İNSANLAR da şükür var, senin gibi, bu adamcağız gibi....kafasında kürek izi... okurken kahroldum....Allah diye bir şey gerçekten olsaydı böyle olmazdı maalesef Allah filan yok...maalesef bizler kendimizi kandırıyoruz işte bu sadistler hep olacak maalesef ve bizler görmediğimizde korkunç kötülükler yapmaya devam edecekler....:(
YanıtlaSilÇok üzgünüm canım :(
Sevgiyle kucaklıyorum ♥
Sevgili kardeşim. Bizler hayvanlarla kafayı bozmadık, onlarla birlikte yaşarken duyarsız kalamıyoruz. Duyduklarımıza inanamıyoruz. Onlar bu mezalimin içindeler. İşkence ve tecavüzlere uğruyorlar. Köylüleri iyi bilirdik. Meğer neler dönermiş oralarda.
SilHer bakımdan çok kötü bir devrin içinden geçiyoruz. Yay gibi gergin yaşıyoruz. Bugün de hangi saçmalık olacak, hangi kötü cürüm işlenecek, hangi (kime yararı dokunacağı belli) kanun çıkacak diye. Çatır çatır kadın öldürüyorlar ama caydırıcı cezalar nerede? Hayvanı mı kâle alacaklar...
Bol bol beddua eder olduk, ancak birazcık yatışıyoruz.
Teşekkür ederim canım, sevgiyle kucaklıyorum ♥
Merhabalar.
YanıtlaSilDaha nice Bahtiyar'lara, güya eşref-i mahlukat denilen ve mahlukata bile benzemedik insanlar tarafından ne zulümler ediliyor. Kaleminize ve yüreğinize sağlıklar dilerim.
Daha geçen rahmetli annemin köyüne gittik. Çoban köpeği Gümüş'le tanıştık. Köpekler fıtratı itibariyle ahlaksız olamıyorlar. Ama insanoğlu fıtratı itibariyle her şey olabiliyorlar. Ben bu pencereden bakınca ... insan gibi insanları tenzih ederim aynı kefeye koyamıyorum.
Selam ve saygılarımla birlikte sağlıklı ve huzurlu günler dilerim.
Merhabalar Recep Bey;
SilMaalesef durumlar hep böyleymiş. Paylaşanlar sayesinde öğreniyoruz. İnsanoğlunun girift bir yapısı var. Bu da kendi cehennemine gidişini kolaylaştırabiliyor. Ama zarar gören insanlara ve hayvanlara olanlar oluyor :(
Yorumunuz için çok teşekkürler. Selam ve saygılar, sağlıklı günler dileklerimle...
Ah Ece ablam ah, bu şefkat evlerine bi yandan seviniyorum hayvancıkların huzurlu bi yeri olacak diye, bir yandan da üzülüyorum insanların çoğunun yüreğinde şefkat kalmadığı için şefkat evleri açılıyor diye.
YanıtlaSilBu ülkede sırf hayvanlar için değil çocuklar için, kadınlar içinde şefkat evleri var.
Yazık vallahi yazık insanların çoğunda ne kadına ne çocuğa ne hayvana nede doğaya karşı ne sevgi ne şefkat ne saygı ne merhamet kalmadı bu dünyada!
Hoş geldin Bilal oğlum. Çok mutlu oldum bloğumdaki yorumlarını görünce. Ben bu yaz bayağı dinlenme ihtiyacı hissettim nedense... Şimdi kışa giriyoruz. Bloğuma yazılar gireceğim. İnstagramda hikâyelerime baktığını görüyor ve çok seviniyorum. Vatanımızda hayvanların değerini anlayan, onlar için çırpınan belli bir kesim var. İyi ki varlar. Sahalarda canla başla besleme yapıyorlar... Ben de onlara yardım gelsin diye ve hayvan sevgisini aşılamak adına paylaşımlar yapmayı görev edindim.
SilDünyada ve vatanımda kadınlara, çocuklara ve hayvanlara çık kötü muamele ediliyor. çok üzülüyorum:(((
Az önce Dodiş'e yazdığın mektubu okudum, üzüldüm. Yoruma kapatmışsın konuyu burdan yazmak istedim. Kaşmir'im geldi aklıma "ya ona bişey olursa" diye sordum kendime. Ömürleri bizim kadar uzun değil zaten nedendir bu öfke hayvana karşı anlamıyorum. Biz bari birini evimize alalım huzurlu bi hayatı olsun diye düşünürken, çoğunluk neden bari biri eksik olsun düşüncesinde hiç anlamıyorum.
YanıtlaSilYüksekten ve köpekten korkarım yıllar yılı, çocukken köpek ısırdı beni üstüne çok kez koşturdular iş çıkışı yinede buna rağmen gece yönümü değiştirsemde gündüzleri gider severim, imkan olduğu kadar sokaktakilere suyunu mamasını veririm. Onlar bize emanet, doğa bize emanet, dünya bize emanet, insan insana emanet! Hani nerede kaldı bu ülkenin emanete ihanet etmeme olayı. Vallahi anlamıyorum bu insanları anlasam içlerinde olurdum zaten kendi kabuğuma çekilip kendi dünyamda yaşamazdım...
Neyse abla bu konulara girince sinirim bozuluyor. Hoşça kal...
Bilal ben de kabuğuna çekilmiş öyle yaşayan biri olarak (gençliğimden beri öyleyim sebeplerini eğer merak edersen bir gün de 'Tek Kişilik Kalabalık' yazı dizimi okuyabilirsin. Hayatımı anlattım orada)seni çok iyi anlıyorum.
SilEvde üç kardeş tekirimiz var. Dodiş'imin kaybını onları severek unutmaya çalıştım. Şimdi de onları kaybedersek korkusu oluştu bende...
Bu yazımı yoruma kapatmadım ama bloğa girmediğim için yorumları yayına alamamış oldum.
Teşekkürler Bilal, be de senin yazılarını, şiirlerini çok beğenirim. Herkes anlamaz...
Hoşça kal oğlum :)
Çok üzücü hayvanların başına gelenler . Gerci insana bile değer yok ya 😢😢😢
YanıtlaSilVatanım rezalet bir halde Derya, gün geçmiyor ki bir vahşet haberi almayalım 😢
SilMükemmel bir yazı çok teşekkürler
YanıtlaSilBen teşekkür ederim :)
Sil