Bir Zamanlar-3

Kaza, Hemzemin Geçit,
Hemzemin Geçit                           

Bir Zamanlar-3

Eğer bu müstakil ev restore edilseydi, kirası da ona göre yüksek olacaktı...  Bu hâli daha gizemliydi. Storları simsiyah olan ve dolapta banyosu olan o iki oda hariç ben o evi çok sevmiştim...  Kitaplar babamın olmazsa olmaz harcamasıydı. Ardından onca kişiyi beslemek kolay değildi tabii. Babam için de etraftan; kendisinin özel hayatını ve haliyle bizleri soyutladığı bir sığınaktı o ev…  
Annem evin her yerine yetişmeye çalışırdı. Ellerinde hep yaralar olurdu. Konserve açarken ya da gazocağı pompalarken aldığı yaralar. Arada bir destek için bir kadın geldiğini hatırlarım. Ayrıca ben anneme çok yardımcı olurdum. Empatim o yaşlarda bile yüksekti. Benden yedi yaş küçük erkek kardeşimin doğumunu hatırlarım. Onun bakımını neredeyse ben üstlenmiştim. Biz dedemin vasiyeti üzerine annemin zorlanarak doğurduğu beşkardeştik. Çok naif bir kadındı annem. Babamın baskısından en çok nasibini alan da oydu. 

Ev taşıma dönemlerimizi hiç hatırlamıyorum. Mutlaka boyuma, posuma bakmadan anneme yardım etmeye kalkışmışımdır ama hafızamdan tamamen silinmiş. Sadece oturduğumuz evler ve içindeki genellikle gergin ortamlardır hatırladığım.
Annem Trakya’lı bir hanımdı. Konya’lıydı babam. Tezatlık buradandı besbelli. Çok kibar bir hanımdı annem. Komşular taşındıktan uzunca bir süre sonra, bizi ziyarete gelmek istemişlerdi. Tabii babamın onayından sonra kabul etti onları.  Aralıklı zamanlarda onlara iade-i ziyarete giderdi. Beni götürmek istemesine rağmen hiç gitmek istemezdim. Yapım babama benziyordu. Huysuz ve sessiz bir kızdım. Öyle her kafadan ayrı bir ses çıkan kadın muhabbetleri beni çok sıkardı. Annem bu konularda hiç üstüme gelmezdi. Bir tane arkadaşım olurdu her ortamda. Lise bitene kadar da hep öyle oldu. Annem bana özel davranıyordu, bunu hissediyordum. Beni anlıyordu. 
Hikâyemin yaşantımın küçücük bir kesiti olacağını başta söylemiştim zaten.  Asıl nedenini bilmiyorum ama gelip de buraya dayanmasını, küçükken yaşadığım travmalarıma yoruyorum. Yoksa sürekli geçmişi düşünerek yaşayan biri değilim. Sadece altta geçeceğim hikâyeyi asla unutmadığımı fark etmemle başladı bu bölüme geçişim. Travma kutumu kapayıp, o günlere gidiyorum. 

Evimiz tam yol üstünde ve köşedeki binaydı. Sağa doğru dönüp ilerleyince dört-beş evden sonra, onu diğer evlerden ayıran; bir bahçe kapısıyla girilip, uzunca bir yoldan sonra o eve varılmasıydı. İşte bu, dışı bile pırıl pırıl evde, bizi ziyaret eden teyze ve ailesi oturuyorlardı. Evde bir babaanne, bir karı-koca ve kızları yaşıyordu. Evin dışı çiçeklerle donatılmıştı, tertemiz dış görünüşlü bu ev benim çok hoşuma gitmişti. Üstelik oturan kişiler de. Annem onlara ziyarete giderken beni yanında götürürdü. Tabii ki ben isterdim ve o da beni kırmazdı. 

Annem çok verici bir kadındı. Çok güzel yemekler, börekler ve aklınıza ne gelirse hepsini nefis yapardı. Eli boş gitmezdi anlayacağınız… Güzel bir sunumla, tabii ben biraz mahcup ve annemin bir adım arkasında bu güzel aileye ziyarete giderdik. Annem elindekini, özenle ve çok nazikçe masalarının üzerine bırakırdı. Ya da bir hediye alırdı. Çok heyecanlanırdım ve annemle gurur duyardım. Anlatmam biraz zor olacak ama ben böyle temiz bir ev görmemiştim o günlere kadar. Zaten namları yaygındı. O kadar temiz insanlardı ki... Sanki eşyalar cilalanmış gibi parlaktı her zaman. Misafir varken de titizlik yapıp rahatsızlık duygusu yaşatmazlardı. Tabii ki dökülen, saçılan şeyler olurdu ama temizlemek için bir hareket yapsalar da bunu dikkatle ve insanı alındırmadan yaparlardı. Bu ev bana çok huzur verirdi. Ailecek geçimli insanlar oldukları yüzlerinden okunuyordu. Onlardayken; hiçbir yere gitmek istemeyen ben asla sıkılmazdım. 
Hayran hayran bu temiz evi ve onların yüzlerindeki temiz ifadeleri izler, konuşmalarını dinlerdim. Bunu sürekli göz göze gelerek yapmazdım. Ziyaretler iki- iki buçuk saat olurdu. Ayrılırken güzel dilekler dilenirdi. Onların huzuruna özenirdim.

İsim hafızam yaşadığım ortamlarda işler sadece. Küçükten beri böyledir. İstemediğim şeyleri çabuk unuturum. Buna seviniyorum. Zira çok duygusal biriyim ben. Nadir kişileri hatırlarım ki, öğretmenlerim ve sevdiğim kişiler, ailem hariç, bir de bu insanların ise isimlerini hâlâ unutmam… Ve sonradan duyduğum olayı da…

O amcanın tayin olduğunu duyduk Ankara’ya. Çok üzülmüştüm. Sanki bir yakınımdan ayrılacaktım. 
Evlerine sonsuz bir neşe yayılmıştı. Belli ki beklenen bir şeydi. Harıl harıl hazırlanıyorlardı, onlara annemle ayaküstü uğrayıp birkaç çeşit yemek götürdüğümüzde, hazırlıklarını da dikkatle izlemiştim. Ben evlendikten sonraki her taşınmamda onları örnek alarak hazırlanırdım, hep aklıma gelirlerdi zira. Bütün evi kendim taşınır hale getirirdim. 

Annemle, onlara yardımcı olmak amacıyla gittiğimizde, başlarına üşüşen komşular ve yine hayra açılmayan ağızlar hatırlıyorum ”Böyle hazırlık olmaz, bir şeyler eksik olmalı…” gibi fısıltılar…  
Derken bahçe kapısının dışına kocaman bir kamyon dayandı. Eşyalar sanki ev düzenler gibi bir bir yerleştirildi… Tabii ki komşuların meraklı bakışları arasında… Annem son ana kadar onlara çay dâhil tüm yemek ihtiyaçlarını hazırlayıp, yolluklar yaptı. Bense gönüllü taşıyıcı oldum. O kadar seviyordum ki onları, vedalaşırken ağlamıştım. Bunu hiç unutmuyorum. 
İçime büyük bir gariplik çökmüştü. Ayrılıklar kimi üzmez ki? Kan bağım olmayan bu insanları çok sevmiştim. Annemin gözyaşları benden daha çoktu. Arkadaşından ayrılmıştı. O beni, ben onu sarılarak teselli ettik. Hayatımıza döndük sonra. Alışırdık nihayetinde… 

İki gün sonra idi. Gazeteleri elimize alıp okuduğumuzda ve fotoğraflara baktığımızda yaşadığımız acı anlatılır gibi değildi. Uşak’tan Ankara’ya göçen bir aileyi eşyalarıyla taşıyan bir kamyon, hemzemin geçitte tren tarafından paramparça edilmişti. Evdeki üzüntüyü anlatmam bugün bile imkânsız… İçlerinden bir tek babaanne sağ kalmış ve kamyondan zorla çıkarılmıştı. Dayanılır gibi değildi haber.  Kim bilir o kadıncağız o zaman neler yaşadı ve hayattan nasıl ayrıldı, bilgi alacağımız kimse yoktu. Annem haftalarca ağladı. İçimde bir yaradır bu hikâye. Bugünün insanlarının olaylara, kazalara ve ölümlere bakış açısı hiç böyle değil. Haberlerde bile ya üzülüyoruz ya da kimimizin umurunda bile değil. Buradan çıkacak ibreti sizlere bırakıyorum. Kazasız belasız günler dileklerimle…

Ece Evren/21.10.2015

Düzenleme 27.03.2019


17 yorum:

  1. Çok hazin bir sonla bitti anlatımınız Ece abla. Etkilenmemek mümkün değil. Rahmet diliyorum yakınlarınıza. Sizi de sevgiyle kucaklıyorum :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yıldız'cığım. Kim bilir kimler böyle olaylar yaşıyorlar. Şükretmek için çok sebep var. Yorumların için çok teşekkürler kızım. Sevgilerimle...

      Sil
  2. Cok üzüldüm kazaya. Cok güzel bir bölümdü yine bir solukta okudum 😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yıllar öncesi olsa da, olay hatırlattı kendini. Eskiden yoğun yaşardık sevgilerimizi. Yorumların için çok teşekkürler Derya :)

      Sil
  3. 4 sene önce Uşak'tan Bursa'ya göçerken yaşadığımız talihsiz olay geldi şimdi benim de aklıma. :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geçmişler olsun Recep Bey:(( Sormuyorum nedir diye ama tabii ki merak ettim. Dilerim çok zayiatınız olmamıştır...

      Sil
    2. Teşekkür ederim Ece Hanım. Bloga da yazmıştım bir zamanlar: https://www.rehitu.com/2016/08/2-agustos-2015.html

      Geçti gitti Allâh'a şükürler olsun...

      Sil
  4. Okudum Recep Bey, çok üzüldüm. Allah sizin canlarınızı korumuş ve hepinizi korusun dilerim...

    YanıtlaSil
  5. Allah rahmet eylesin. Yaşadıklarını okumak her zaman çok güzel.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağ ol Cem :) Benim için de bunu senden duymak çok güzel. Teşekkür ederim :)

      Sil
  6. Ne diyeceğimi bilemedim, çok güzel bir anlatımla dile gelen anılarınız yazının sonunda acıyla sonlanıverdi. Çok çok üzüldüm. Yitip gitti, koca bir aile.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sizleri üzdüğüm için beni mazur görün:(( Ama hayat bizi nasıl da üzüyor... Bu olayın hikmetini hep düşünmüşümdür... Onların sevinçleri neden felakete dönüştü? Küçük yaşımda anlam verememiştim ve hâlâ da bir yere koyamıyorum...

      Sil
  7. Anneniz gibi ben de hep bir şeyler açarken ellerimi yaralarım.
    Hikayenin son paragrafına ise üzüldüm doğrusu :(
    Emeklerine sağlık ablacığım....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım benim :( Dikkat et ne olur.Benim de sol başparmağımda sert bir şey keserken derin bir kesik oluşmuştu.Doktora gitmedim. Hâlâ bir his kaybı var :(
      Anneler işte... Dominant baba olunca sanırım telaşlı iş yapmaktan ve hiçbir şeyi aksatmama telaşından olsa gerek diye düşünüyorum Yurdagül'üm. Yorumların için çok teşekkürler.Sevgiyle kucaklıyorum kızımı :)

      Sil
  8. Bloğa uğradığımda bir zamanlar 2 yazıyordu ve bunun bir kaç bölümden oluştuğunu düşündüm ve bekledim hepsini bir anda okuyayım diye, nasip bugüneymiş. Önce babanız ve evin özellikleri anlatılınca hikayenin adının "Babamın Evi" mi olsaydı diye düşündüm. Evdeki kerkenkele, fare, kedicikler dikkatimi çekti. Babanızı öyle anlatmışsınız ki anneni niye anlatmıyorsun derken son bölümde çok güzel paragraflar vardı annenle ilgili. Ayaklı dikiş makinesi bizde de vardı:) Son bölümdeki elim kazaya da çok üzüldüm. Duygularımız hiç körelmesin, hep duyarlı ve hassas olalım ki insan olduğumuz belli olsun. Teşekkür ediyorum, kalemine sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili yavrum. Hepinizden büyük olduğumun farkında olduğum ve sizlere duyduğum sevgiye güvenerek böyle bir ifade kullandım. Benim bloğumda "Tek Kişilik Kalabalık" adlı bir hikayem var, uzunca bölümleri olan. Hatta bir yarışmaya bile katılmıştım onunla... Burada ise süzerek yazışım o bölümlerde yazdıklarımın tekrarlarından kaçınmamdan.
      Sevgili Duo Diyet! Aramıza katıldığın ya da biz seni fark ettiğimiz günden beri sana olan sempatim çok yüksek. Bütün düşüncelerinize katılıyor,sevgilerimi yolluyorum :) Ayrıca sonsuz teşekkürler...

      Sil

Whatsapp Button works on Mobile Device only

Aramak için kelimeni yaz ve ENTER'la